Hafta içinde gazetelerde meyanın 2012 yılının bitkisi seçildiğine dair bir haber yer alıyordu. Aslında haber eski, Nisan ayında Almanya Berlin’deki Max Planck Enstitüsü moleküler genetik laboratuarlarında meyan kökünden tip-2 şeker hastalığında etkili olabilecek bir maddenin izole edilmesi nedeniyle böyle bir değerlendirme yapılmış. Bence meyanın değerini bir yılla sınırlamak yanlış. Neden mi? Uzakdoğu tababetinde meyan kökü Japonca ‘kanzou’ ya da Çince ‘gan cao’ adıyla beş bin yıldır bitkisel ilaçlar arasında en değerli konumda yer alıyor, her formül içerisine emilimi ve etkinliğini düzenlemek amacıyla ilave ediliyor. Eski Avrupa bitkisel ilaç belgelerinde de meyan kökünün bitkisel ilaç karışımlarının içerisine aynı amaçlarla edildiği bilgisi yer alıyor ve bu nedenle ‘orkestra şefi’ olarak adlandırılıyor.
Meyan kökü (Latince bilimsel adı glycyrrhiza glabra) içerisinde başlıca etkili madde glisirizin adı verilen bir saponin ve şekerden 50-60 defa daha tatlı. Bu madde meyanın birçok etkisinde temel rol oynuyor. Dolayısıyla meyan kökü kalitesinin değerlendirilmesinde önemli. Peki dünyadaki en kaliteli meyan nerede yetişiyor: TÜRKİYE’de... Tüm dünyada taçlandırılan meyanın ülkemizdeki değeri nedir diye sorarsanız: SIFIR. Tarlalarda ‘istenmeden biten ot’ statüsünde... Kökler para ettiği için tarlasını süren köylü ya da toplayıcılar tüccara satar. Birkaç defa meyan kökünden meyan balı elde etmek için tesis kurulmuş ama pazarlamayı beceremedikleri için ya da doğal kaynak yetersizliğinden kapanmış (bitkinin kültürünü yapmak yerine fabrika kapatılmış). Şimdilerde meyan balı üreten bir tesis var. Meyan bitkisinin yayılan şehir alanlar, köyden şehre göç, sulak tarım alanlarında artış ve kuvvetli yabani ot ilaçlarının kullanımı gibi etkenler ile yaygınlığı son derece azalmış. Doğadan bilinçsizce toplanan kökler tüccara veya ihracatçılara satılıyor. Kimse çıkıp da yetiştirmeye çalışmıyor. Yurtdışına gönderilen meyan ise meyan kökleri işlenerek ya tütün ve gıda endüstrisinde ya da içerisindeki maddeler ayrıştırılarak binlerce katı fiyat ile satılıyor.
İlginç, daha doğrusu komik olan ülkemizde meyanın bir-iki boğaz pastili haricinde hiçbir preparatı bulunmuyor. Eskiden satılan meyan balı çubuklarını bulmak da zor artık. Meyan balı sıvı halde iç piyasa için sınırlı miktarda üretiliyor. Adana (aşlama)-Şanlıurfa (biyan balı) arasındaki bölgede yazın serinletici ve kuvvet verici bir içecek olarak popüler.
İLAÇLA ZEHİR ARASINDAKİ FARK
Ara sıra bazı kişilerin meyanın zararlı olduğu konusunda bazı beyanlarına rastlıyorum. Bu yanlış değerlendirme kanımca kişilerin yeterli bilgiye sahip olmamasından kaynaklanıyor. 40 yıl kadar önce glisirizinin bir türevi (karbenoksolon) mide mukozasını onarıcı etkisi nedeniyle ülser hastalarında tedavi amacıyla ilaç halinde piyasaya sürülmüştü. Ancak ülseri tedavi etmek için uygulanan miktarlarda özellikle yüksek tansiyon hastalarında daha belirgin olarak vücutta ödem yaptığı gözlendi (bilgi notu: karaciğerde bir enzimi baskılaması nedeniyle böbreküstü bezlerinden salgılanan ACTH hormonu yeterince yıkılamadığından vücutta birikiyor ve su tutulmasına yol açıyor). Bunun üzerine ilaç piyasadan çekildi. Ancak bu uygulamanın meyan köküne mal edilmesini haksızlık olarak değerlendiriyorum. Ünlü ilaç bilimcisi Paraselsus’un da belirttiği gibi ilaç ve zehir arasındaki fark miktarıdır. Dolayısıyla ilacın uygulandığı miktarda gözlenen yan etkilerin meyanın ufak miktarlarda kullanılmasıyla gözlenmesi beklenemez. Öyle olsaydı aşlama, biyan balı içen bölge halklarının davul gibi şişmesi gerekirdi! Ya da Uzakdoğu halklarında aynı şekilde etkiler gözlenirdi.
PAZARLAMA STRATEJİSİ
Meyanın temel etkili bileşenleri glisirizin (saponin yapısında) ve likuritinin (flavon yapısında) balgam söktürücü ve kuvvetli yangı giderici özelliği nedeniyle soğuk algınlığı ve öksürük tedavisinde etkisi ön plana çıkmaktadır. Ayrıca deney hayvanlarında çeşitli ajanlarla oluşturulan karaciğer hasarını önlediği gösterilmiştir. Virüsler üzerinde etkisi nedeniye aft tedavisinde yararlanılmaktadır. Meyanın yılın bitkisi olarak gösterilmesini sağlayan yukarıda bahsettiğim çalışmada ise meyan içerisinde bulunan amorfrutinlerin tip-2 şeker hastalarında gösterdiği etki. Araştırıcılar bu maddenin hücrelerin yağ ve şeker metabolizmasını düzenleyen bir reseptöre (PPAR-gama) doğrudan bağlanarak kanda yağ ve şeker oranını düşürdüğünü tespit etmişler. Aslında bu reseptör etkili zayıflama ilaçları ya da metabolik sendromu önleyecek ilaçlar geliştirmek amacıyla günümüz araştırıcılarının dikkatini çekmektedir. Ancak bu çalışmayı okuduğumda bir pazarlama stratejisi sezinledim. Neden mi? Çalışmada amorfrutinlerin köklerde çok düşük miktarda bulunduğu, dolayısıyla meyan kökü çayı içerek ya da meyan balı yenerek kan şekerini düşürücü etkisinin sağlanamayacağı; mutlaka ilaç halinde yüksek derişimde alınması gerektiği belirtiliyor. Bu nedenle meyan kökü bir pazarlama taktiği olarak yılın bitkisi olarak lanse edilse de bence hala binlerce yılın bitkisidir.