Her gün aklımızı zorlayan gelişmelere şahit oluyoruz.
YPG’nin, terör örgütleri listesinde yer alan PKK’nın, “Suriye uzantısı” olduğunu kabul eden Amerika aynı YPG’yi silah manyağı yaptı. Sınırlarımızı köstebek yuvasına çevirmek için 200 milyon dolar harcadı.
Bıçak kemiğe dayanınca, tehdit ve şantajlarına kulak asmadan olaya el koyduk.
Ciddiyetimizi anlayan Amerika ve Rusya,“Siz harekâta devam etmeyin, hedefiniz örgüt üyelerini sınırdan uzaklaştırmaksa bunu biz yaparız” dediler.
Ancak devamında yaşanan gelişmeler, “Artık sınırlarımızda terör örgütü kalmadı” diye rehavete kapılmanın aksine, her zamankinden daha uyanık olmamızı gerektiriyor.
Özellikle ABD’nin son adımları, sınırımızda yıllardır emek ve para harcadıkları ihanet projesinin yarım kalmasını kolay hazmedemeyeceklerini gösteriyor.
İşi biten DEAŞ’ın unutulan lideri Bağdadi’yi yıllardır bulamayan(!) Amerika, tam da ihanet planlarını bozduğumuz bu günlerde, nasıl oluyorsa sınırımızın hemen kenarında ve hem de Suriye içerisinde en olamayacağı yerde yakalayıp(!) öldürüyor!
Bu görüntü şüpheleri arttırdı
Günlerdir döndürülen haberlerde “Bağdadi operasyonu” diye gösterilen bir yıkıntı fotoğrafı dışında hiç görüntü paylaşmadı. ABD özel kuvvetleri, tuvalete giderken bile çalıştırdıkları kask kameralarını bu operasyonda çalıştırmayı mı unuttular acaba?
Günler sonra paylaşılan patlama görüntüleri hiç kimseyi ikna etmediği gibi şüpheleri daha da arttırdı.
Bu nasıl operasyon görüntüsü?
Trump’ın, ölürken gözlerinden akan yaşı bile gördüğü Bağdadi’nin görüntüleri nerede?
Tam da bu boşluklar kafaları karıştırırken, Bağdadi’nin Suudi Arabistan’da öldürülerek İdlib’e getirildiği iddiaları dolaşmaya başladı.
Ayrıca Amerika, bu tür “derin ortak”larını ne hikmetse dünyaya sığdıramıyor; hep denizin “derin”liklerine atıyor!
Terörist kapma yarışı
Bundan daha büyük operasyon ise, yıllardır sarmaş dolaş birlikte oldukları; YPG elebaşı teröristi birden bire keşfederek(!), “kahraman” gibi pazarlama çabalarıdır.
Yüzlerce kişinin katili olan ve İnterpol tarafından 196 ülkede aranan Öcalan yetiştirmesini, parlatma yarışı başladı.
Kongre ABD’ye davet ediyor, başkan “Görmek için sabırsızlanıyorum” diyor, Kanada “insanlığa hizmet için savaşanlara” verdikleri “Temiz Savaşçı Ödülü”nü bu teröristbaşına vermek için ülkesine davet ediyor. Rusya’da bakanlar görüşmek için sıraya giriyor.
Bitmedi, her 24 Nisan’da gösterip geri çektikleri “Ermeni sopası”nı bu sefer tepemize indirmek için aylar öncesinden ellerine aldılar.
Gerçi biraz “şaşkın ördek” veya “müflis Yahudi” misali, intikam alma hırsı ile aklına gelen şeye sarılan bir görüntü sergilemekle birlikte, rövanşı alma çabalarının devam edeceği açıkça görülüyor.
Hedef Erdoğan değil; Türkiye
Siz hâlâ Suriye’de terör örgütleriyle mücadele ettiğimizi mi sanıyorsunuz?
Herkes bilmeli ki, Kurtuluş Savaşı’ndakilerden çok daha büyük ve karmaşık bir ittifaka karşı; yeni tip bir “İstiklâl Mücadelesi” veriyoruz.
Bu mücadeleyi kazanırsak, bu güzel ülkemizde; bütün farklılıklarımızla birlikte huzur içerisinde yaşamaya devam edeceğiz.
Aksi takdirde ise sadece Erdoğan yanlıları değil, bu ülkede yaşayan herkes kaybedecek.
Erdoğan’ın şahsında Türkiye ile mücadele eden Haçlı-Siyonist ittifakını “müttefik” gören Erdoğan muhalifleri, bırakın tarihimizi; burnumuzun dibindeki Irak ve Suriye’den dahi ders almamış demektir.
Bu mücadeleyi, Erdoğan’ı yenmek için malzeme yapmak, bindiği dalı kesmektir.
Siyasî veya ideolojik mücadele ile hep birlikte vermemiz gereken bağımsızlık savaşını birbirine karıştıran ahmaklar, kimin hesabına çalıştığına dikkat etmelidir.
Pis kokular geliyor
Tarih boyunca düşman karşısında rezil olduğumuz dönemler, daima içeride birbirimize düştüğümüz dönemlerdir.
Milletin kanıyla kurulan cumhuriyeti kendi malı zannederek, milletin bir bölümüne karşı balyoz olarak kullanmaya kalkanlar en büyük “cumhuriyet düşmanları”dır.
Bunlar, hâlâ insanları giyim kuşamına ve yaşamına göre ayrıştıran; ortaçağdan metro vagonlarına fırlamış yaratıklardır.
Bu tür ucuz kamplaşmalar sadece yedi düvele yaramıştır.
Mehmetçik bizim için canını feda ederken, hep birlikte arkasında durma yerine, 28 Şubat’ın pis kokularının geldiği bu haydutluklarla milleti kamplaştırmak, PKK/YPG teröristleriyle aynı amaca hizmet etmektir.