Her şey bir fotoğrafla başladı. Erdoğan’ı Londra’da ziyaret eden, Avrupa’da top koşturan futbolcular ülkelerinde lince maruz kaldı.
Bu lincin en büyüğünü Mesut Özil yedi ve sonunda bir manifesto yayınlayarak Alman Milli Takımı’nı bıraktığını açıkladı.
“Kazandığımızda Alman, kaybettiğimizde göçmen oluyorum. Arkadaşlarım Podolski ve Klose, hiçbir zaman Polonyalı-Alman olarak görülmedi, ben neden Türk-Alman olarak görüldüm? Türkiye olduğu için mi? Müslüman olduğum için mi?"
Bu cümlelerle Avrupa’nın yüzüne iki yüzlülüğünü, antidemokratikliğini, insan haklarını aslında ne kadar da işine geldiğinde kullanıp gelmediğinde askıya aldığını yüzlerine vurdu.
Bu size tanıdık gelmedi mi?
Hani “Avrupa, Bosna'da ölmüş Suriye'de gömülmüştür” diyen biri.
Hani AB için “Bu çarpık düzen eninde sonunda çökecektir.” diyen biri.
Evet, Başkan Erdoğan’dan söz ediyorum.
Ortak özellikleri Avrupa’nın duymayı hiç istemediği, yüzleşmekten çok korktuğu sözleri hiç korkmadan, çekinmeden yüzüne vurmaları.
Birbirlerine çok benzemiyorlar mı sizce de?
***
Mesut olmak, köklerini koparmadan hedeflere koşmaktır.
Mesut olmak, doğduğu yere de, doyduğu yere de, köklerine de saygı duyabilmek, bunlardan birini tercih etmeyi dayatanın oyununa gelmemektir.
Mesut olmak, doğru bildiğini yapmak, bedeli ne olursa olsun geri adım atmamaktır.
Mesut olmak, aslını, neslini unutmamak, özünden vazgeçmemektir.
Mesut olmak, hem de kendisini en gelişmiş medeniyet sayan bir anlayışa, giderken bile medeniyet dersi vermektir.
Mesut olmak, haksızlığa uğradığında bile duruşunu bozmamak, karşındaki belaltı vursa dahi kendine yakışanı yapmaktan geri durmamaktır.
Mesut olmak, Mattheus’un ülkesinde Mattheus kadar başarılı olup, sevilip buna rağmen Mattheus olmaya özenmeden Mesut kalabilmektir.
Mesut olmak özgüveni yüksek olmaktır. Karşısına bir zorluk çıktığında panikle geri adım atmamak, rızkın sahibine güvenmekten bir an olsun vazgeçmemektir.
Mesut olan kaybetmez. Ne dünyada, ne de umulur ki Hakk’ın divanında. Çünkü emrolunduğu gibi dosdoğru olmaktan vazgeçmeyen kaybetmez.
Mesut olan kaybetmez. Nokta kadar menfaat için virgül gibi eğilmediği gibi, bir nokta koyduğunda da bütün dünyaya ders vererek koyar. Medeniyet tüccarlarına medeniyeti öğretir.
Mesut olan kaybetmez. Çünkü ardında önce 80 milyon, sonra da o 80 milyonun dostu ve kardeşi yüzlerce milyon vardır. Doğruyu bırakmayanı asla yalnız bırakmayanlar vardır.
Göreceksiniz. Mesut bu kararıyla büyük taşları yerinden oynatacak, büyük kıtaları derinden sarsacak ve gerçek yüzü maskenin ardında beliren Avrupa’nın maskesini bütün dünyanın önünde yere atacak.
***
Bil ki Mesut.
O ziyarete gittiğin, birlikte fotoğraf çekildiğin adam seni yalnız bırakmaz.
Sen ki onunla çekildiğin fotoğraftan gurur duymaktan geri durmadın.
Sen ki onu Türkiye’den, Türkiye’yi ondan koparmak için yıllardır çevirmediği oyun kalmayan Avrupa’ya karşı tek başına direndin, dayandın ve dimdik ayakta kaldın.
O adam seni asla yalnız bırakmaz.
Bu millet de hiçbir zaman yalnız bırakmadığı o adamın yalnız bırakmadığını yalnız bırakmaz.