‘Filenin Sultanları’ Ankara’da “kız gibi” mücadelenin hakkını verdi. Salonda nam-ı diğer ‘Büyük Arzu’, Arzu Savaş ile iki lafın belini kırdık. Arzu’nun ayrılırken söylediği, “Her çocuğun seveceği bir spor vardır, denesin. İlla birini sever” sözü hâlâ kulaklarımda...
Bizim evde voleybol denince akan sular durur. Elvan daha dört-beş yaşlarındayken iç içe geçirilmiş bir çift çoraptan yaptığımız toplarla manşet çalışması yapıyordu. Bu yıl okul başladığında, beden eğitimi dersinde voleybol topuna nasıl vurduysa artık öğretmeni gülerek, “Sen ilk kez manşet atmıyorsun galiba?!” demiş. Bizimki de, “Evet evde çoraplarla çalışıyorum” diye cevap vermiş. O gün bugündür bizim evde voleybol sevdası artarak yaşanıyor. Kerem’in, “Yüzme, basketbol, üzerine aikido, yok o da değil futbol olsun” cümlesiyle özetlenebilecek spor hayatı Elvan’da biraz daha durgun seyrediyor. Voleybol oynamak istiyor. Ama henüz yaşı küçük; yedi buçuk...
En uygun başlama yaşı
Uzmanlar voleybola başlamak için en uygun yaşın dokuz-10 olduğunu söylüyor ve daha küçük çocuklara jimnastik ya da yüzmeyi öneriyor. Hal böyle olunca kızım da “Jimnastik olsun bari” dedi. Bizim evde tüm bu harala gürele devam ederken Türkiye Bayan Voleybol Takımı’nın sponsoru Orkid’ten “Hadi 2016 Rio Olimpiyatları Kıta Seçmeleri için takımımızı kız gibi destekleyelim” daveti gelince, “Evrenden bana mesaj var” dedim kendi kendime. Bir süreden bu yana devam eden “kız gibi” başlıklı kampanyalarının da toplumsal açıdan çok önemli mesajlar taşıdığına inanıyorum karımca kararımca... Zira “Bir şeyi pek beceriksizce, kötü, abartılı yapmak” gibi birçok olumsuz çağrışımı -ne yazık ki- beraberinde getiren “kız gibi” tanımının içeriğini değiştirme gayreti nedeniyle pek hoşuma gidiyor. Çocuklar yetiştirilirken cinsiyete dayalı yorumlara ve etiketlere gıcık olduğum için de ayrıca beğendim. Üstelik işin içinde voleybol vardı; bence tadından yenmez...
Çocukluk kahramanım
Ankara’da önce yarı finalde ardından da üçüncülük maçı için izledik ‘Filenin Sultanları’nı. (Bu tanımı sevdiğimden emin değilim ama yerleşmiş dilimize. Daha iyisi gelene kadar, en iyisi bu galiba.) ‘KızGibi Yap En İyisini Yap’ sloganıyla sahaya çıktılar. Her iki maçta da yenildiler ama olsun, Ankara’da Başkent Spor Salonu’nu dolduran izleyiciler de, onlar da “kız gibi” hakkını verdi maçın. Benim sesim kısıldı, o kadarını söyleyeyim... Çünkü onları izlerken, ortaokul ve lise yıllarında izlediğim voleybol maçlarına gitti aklım. Üstelik o yıllarda “Büyük Arzu” olarak bilinen, voleybol milli takımında yüzlerce kez forma giyen Arzu Savaş ile de tanışmayayım mı?!. Daha ne isterim?!. “Çocukluk kahramanımla tanışmış gibi oldum” dersem abarttığımı düşünmeyin. Aktivitenin, sporun az olduğu yıllarda o kadar önemliydi ki o maçlar. Birlikte iki lafın belini kırdık. Kerem’in spordaki maymun iştahlığından dert yanarken Arzu Savaş’ın söylediği, “Her çocuğun seveceği bir spor vardır. Denesin hepsini, birini illa sever” sözleriyle bitireyim bu haftayı...