Mesele Tayyip Erdoğan’ın muhalefete karşı sert konuşması değil.
Mesele Tayyip Erdoğan’ın muhaliflerine karşı sert davranması değil.
Mesele sertlik değil, mesele bu değil.
Malumunuz, Kemalistler başta olmak üzere Tayyip Erdoğan muhalifleri, “Tayyip Erdoğan muhaliflerine karşı çok sert davranıyor” diye yazıp konuşuyorlar.
Tayyip Erdoğan muhalifleri, “Tayyip Erdoğan’ın üslubu da tavırları da bir diktatör gibi” diye yazıp konuşuyorlar.
Tayyip Erdoğan muhalifleri, “iktidarda Tayyip Erdoğan gibi muhalefete karşı üslubu da, tavırları da çok sert olan biri olmasa siyasi hava yumuşar” türü şeyler yazıp konuşuyorlar.
Ancak özellikle Kemalist muhalefetin, bu ülkenin seçilmiş yöneticilerine karşı geçmişte yaptıklarını da unutuyorlar.
Bu yüzden de inandırıcı olamıyorlar.
Hadi Tayyip Erdoğan’ın sert bir karaktere, sert bir dile sahip olduğunu kabul edelim.
Peki ama bu ülkede yapılan ilk demokratik seçimle iktidara gelen Adnan Menderes’in son derece yumuşak bir karaktere, son derece yumuşak bir dile sahip olmasına ne diyelim?
Onun kibarlık, zariflik barındıran kişiliğine ne diyelim?
O buna rağmen, ona muhalefet eden Kemalistlere kendini beğendiremedi.
Muhalifleri ona tahammül edemedi.
Nitekim muhalifleri onu devirecek, ardından da astıracak 27 Mayıs darbesinin yolunu açmadılar mı?
Muhalifleri onun ardından “Adnan Menderes bunu hak etmişti” diye yazıp konuşmadılar mı?
Ya Süleyman Demirel’e yaptıkları?
Adnan Menderes’in yerini alan Süleyman Demirel, muhaliflerine karşı oldukça hoşgörülü bir ülke yöneticisiydi.
Demokrasi onun vazgeçilmeziydi.
“Demokrasilerde çare tükenmez” derdi.
“Yollar yürünmekle aşınmaz” derdi.
İsteyenlerin istedikleri kadar yürüyüşler yaparak, gösteriler düzenleyerek demokratik protesto haklarını kullanabileceklerini söylerdi.
Herkesin özgürce yazıp konuşması söz konusu olduğunda “Bırakınız yazsınlar, bırakınız konuşsunlar” şeklinde görüş belirtirdi.
Ama buna rağmen o da muhaliflere kendisini beğendiremedi.
Muhalifleri ona da tahammül edemedi.
Sonuçta da iki kez askeri darbeyle devrildi.
Hadi onu geçelim.
Turgut Özal’a gelelim.
Turgut Özal, kendisini eleştiren karikatüristlerin karikatürlerini, onlara imzalatıp sergileyecek kadar hoşgörülü bir ülke yöneticisiydi.
Tonton, babacan, sevecen bir kişilikti.
İfade hürriyeti onun vazgeçilmeziydi.
Nitekim ifade hürriyetini kısıtlayan 141-142-163. maddelerin kaldırılması onun döneminde gerçekleşmişti.
Ancak o da muhaliflerine kendisini beğendiremedi.
Muhalifleri ona da tahammül edemedi.
Hadi onu da geçelim.
Necmettin Erbakan’a gelelim.
Necmettin Erbakan’da muhaliflerine kendisini beğendiremedi.
Muhalifleri ona hiç mi hiç tahammül edemedi.
Oysa o kibar, yumuşak üsluplu, nezaket sahibi bir insandı.
Adeta karıncaincitmez bir kişiliği vardı.
Ne var ki o da Kemalist muhalefetin çağırdığı bir darbeyle başbakanlık makamından uzaklaştırılmıştı.
Görülüyor ki ülke yöneticilerinin muhaliflerine karşı sert olup olmaması değil mesele.
Özellikle Kemalist muhalefetin, kendilerinden olmayan, kendileri gibi düşünmeyen ülke yöneticilerine tahammül edememesi, işte budur bütün mesele.