Gazze'de 40 bin cana kıyan İsrail aynı zamanda çevre katliamı yapmıştır. 40 bin derken, tespit edilen 40 binden bahsediyoruz, tespit edilemeyen binlerce sivil olduğunu da herkes biliyor.
Bir topluluk canlı yayında katliama tabi tutulurken insan haklarından bahseden batı medeniyetinin merhum Akif'in deyimiyle tek dişi kalmış canavar olduğunu da bir kez daha gördük.
Seyirci kalsalar, 'adamlar uzakta bir şey yapamıyorlar' diye birileri savunabilir.
Hayır, seyirci kalmıyorlar tam tersine katliam yapan örgüte her türlü mühimmat desteği veriyorlar, diplomatik destek veriyorlar ve açıktan savunuyorlar.
Savundukları tarafın meşruiyeti de yok.
Savundukları taraf Filistin topraklarını işgal etmiş ve etmeye devam eden her bakımdan suçlu taraf.
Batı, açıkça işgale ve soykırıma destek veriyor!
O da yetmiyor belki bu soykırıma birileri müdahale eder endişesiyle bölgeye askeri yığınak yaparak gözdağı veriyor!
O da yetmiyor, katliam sorumlusunu parlamentosunda ağırlıyor, katilin baştan sona söylediği yalanları ayakta alkışlıyor!
İşte katliam ortağı o ABD'ye, Türkiye anlamlı bir cevap vererek, Gazze kasabının ABD kongresinde konuştuğu günde Filistin devlet başkanı Mahmud Abbas'ı ve HAMAS siyasi büro başkanı İsmail Heniyye'yi TBMM'de ağırlamak için davet gönderiyor.
Maalesef Mahmud Abbas gelmiyor ve ateşkes dâhil diplomattık görüşmeleri yürüten Filistin'in seçilmiş ilk başbakanı İsmail Heniyye'ye İsrail isimli terör organizasyonu suikast düzenliyor!
Mahmud Abbas'ın bu isteksiz tavrını garipsemiyoruz. Çünkü biliyoruz ki o halk desteği bulunmayan bu sebeple seçimlerden kaçan üstelik İsrail ile ilişkilerini koruyan, Türkiye'nin Kıbrıs gibi Uygur Türkleri gibi kimi meselelerde karşı tarafa destek veren ve her münasebette işgale karşı direnen HAMAS'a saldıran bir şahsiyet.
Abbas'ın lideri bulunduğu FETİH ideoloji itibariyle de bizdeki CHP'den farkı yoktur!
Tüm bunlara rağmen Türkiye Filistin'in dâhili ihtilaflarını bir kenara bırakarak devlet refleksiyle hareket etmiştir.
Meselenin Abbas olmadığından, meselenin Filistin olduğundan ve batının vahşi medeniyetine karşı insanî, ahlakî ve vicdanî duruşun gösterilmesi esas olduğundan hareketle, uluslararası arenada Filistin'in meşru temsilcisi olarak görülen Abbas'ı TBMM'de konuşmaya davet etmiştir.
Doğru yapmıştır!
Abbas davete icabet etmediği için de Başkan Erdoğan'ın sitemine muhatap olmuş ve nihayet gelerek TBMM'de tarihi bir konuşma yapmıştır.
Ben meseleyi Mahmud Abbas olarak değil, mazlum Filistin halkını resmen temsil eden bir şahsiyetin TBMM'de konuşması olarak değerlendiriyorum.
Kişiliği, fikirleri ve tavırları bir kenara Abbas Filistin Devlet Başkanı olarak ağırlanmış ve tüm dünyaya Filistin meselesini bir kez daha duyurmuştur.
Doğrusu Abbas'ı yakından takip eden biri olarak Filistin meselesini bu kadar güzel dile getirmesini beklemiyordum. Çünkü özellikle Arap liderlerle ve diplomatlarla yapılan toplantılarda neredeyse İsrail'i haklı gören sözler ediyordu.
Ama TBMM'de yaptığı konuşma alkışı hakikaten hak eden bir konuşmaydı. İçeriğiyle ilgili değişik yorumlar getireceğim hususlar var ancak genel olarak gelinen noktayı, Filistinli grupların birlikte hareket etmesinin gereğine vurgu yapması ve bundan sonra yapılması gerekenin "Ya şehadet ya zafer!" olarak nitelemesi fotoğrafı doğru okuduğunu gösteriyor.
Esasen FETİH İsrail'e inanıp direnişi terk ettiği gün kaybetmişti.
İsrail hiçbir sözünü tutmadı ve işgale devam etti.
Hayra yorumlamak gerekirse, Abbas'ın özellikle milli birliğe vurgu yapması FETİH'in HAMAS'la birlikte Pekin'de attığı imzaya sadakatine ve hatalarından pişmanlığına delildir diyebiliriz.
(Pekin'de 14 Filistinli grubun imza attığı protokol her grubun temsil edildiği milli birlik hükümeti kurmayı ve seçimleri yenilemeyi taahhüt etti. Görevi de Abbas'a verdi! Abbas'ın asıl imtihanı milli birliği sağlamaya ne kadar istekli olduğudur. Çünkü İsrail bu protokole HAMAS'ın imza atması sebebiyle Abbas'ı tehdit etti bile!)
BMGK'nin aldığı 80 karara ABD'nin veto uygulamasına getirdiği eleştiri ve artık tek çarenin direniş olduğunu hatırlatması hangi saikle olursa olsun yerinde tespittir.
TBMM'nin Filistin meselesini en üst düzeyde üstelik ABD'ye misilleme yaparak dünyaya Abbas vasıtasıyla duyurmuş olması fevkalade önemlidir!
Bu kararı alan yetkililer her türlü takdir ve teşekkürü hak ediyorlar.
İşin ilginç yanı CHP liderinin ideolojik olarak kendisine daha yakın olan Abbas'ı dinlemek için ayağını bahane ederek gelmemesi ama ertesi gün Atalay toplantısına ayağını sürüterek gelmiş olmasıdır!
Abbas Özel'den daha cesur çıktı!