Amerikan-İsrail ittifakının Mescid-i Aksa yönetimini Ürdün’den alıp Suudi Arabistan’a vermeye hazırlandığı bir dönemde gerçekleşen. Malezya’nın, “duayen” kimlikli başbakanı Mahathir Muhammed’in Türkiye ziyaretini, en iyi değerlendiren yayın organıSTAR oldu.
Mahathir Muhammed, 94 yaşında bir siyaset adamı. Hayatı ülkesinin İngiliz sömürgesinden çıkması, kendi ayakları üzerine basması ve tam egemenlik/bağımsızlık mücadelesiyle geçti. IMF’yi kovdu, bir eski sömürgenin IMF ve Dünya Bankası’nın emperyalist hedefli kadrolarına teslim olmadan ekonomisini güçlendirebileceğini gösterdi. Bu arada İsrail’i resmen tanımadı!..
Mahathir Muhammed ile Recep Tayyip Erdoğan’ı birleştiren ana zemin, ikisinin de “yeni-sömürgecilik” sistemine net duruşunun olması ve emperyalizmle mücadele bayrağını yükseltmeleridir.
Nitekim, Malay Mail’in Muhammed-Erdoğan buluşmasına dönük yorumundaki şu cümleler önemli:
“Müslüman dünya sömürgeci ülkeler tarafından kolunu bile kaldıramayacak hale getirildi. Bunun en dikkat çeken örnekleri, Filistin, Myanmar’dakiler ve Uygurlar olurdu. Bu üç ülkenin (Malezya, Türkiye, Pakistan) Müslüman dünyaya önderlik ettiğini görmek ilginç olurdu.”
Malay Mail, buradan, “sömürüye karşı ümmet birliği”ne doğru rotalanıyor, bence doğrusu, demokrasisini ayakta tutan, milletlerine karşı seçimlerde hesap veren liderlerin yönettiği anti-emperyalist/demokratik Müslüman ittifakıdır…
Müslüman’ın siyasi kritere ihtiyacı var
Eğer, Müslüman coğrafyaya dönük emperyalist saldırıyı salt dini zeminde karşılarsak yenilgi şansı yüksektir, çünkü ümmetin içinde gözükün ihanet eden bir hayli çok…
Hayır, FETÖ yalnız bir örnek, İslam’ın iki kutsal mekanını elinde tutan Suudi Arabistan ve komşusu BAE’nin siyonizmle sürdürdükleri ittifak, bir başka açık örnektir.
Bakın, geçtiğimiz günlerde, Suudi Arabistanlı gazeteci olduğu söylenen, esas olarak bir sosyal medya aktivisti olarak tanınan Muhammed Saud, ulusal kıyafetiyle Mescid-i Aksa’ya girdi, bütün Filistinliler yüzüne tükürdü!..
Saud aslındaİsrail yanlısı bir Suudi Arabistan vatandaşı ve oraya da İsrail Dışişleri Bakanlığı tarafından davet edilmişti…
Mescid-i Aksa üzerinde büyük oyun
İsrail’in “ümmet” üzerindeki Suudi kimliğini güçlendirmekte kararlı olduğu artık ortada, Netanyahu-Trump ikilisi, İstanbul’da gazeteci parçalatmış Muhammed Bin Salman’a, Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere’den sonra Mescid-i Aksa’yı da vermeye hazırlanıyorlar. ¹
Ürdün’ün parayla susturulması, siyasi baskı altına alınması ve Mescid-i Aksa’yı Filistin siyasetine kapatacak işbirlikçi Suud’un devreye girmesi, büyük çalkantıya yol açacaktır.
Anladığımız, Doğu Kudüs’ü İsrail’e verin emperyalizmin, Müslüman coğrafyayı birbirine düşürme planının ana zemini de Mescid-i Aksa’da şekilleniyor.
Kuşkusuz bu plan, anti-emperyalist/demokratik Müslüman cephe tarafından bozguna uğratacaktır. Saldırı faşisttir. Demokrasi güçlerinden ve Müslümanlar’dan gereken cevabı alacaktır.
2015’te şunları söylemişim²:
“İslam ve Demokrasi” adına ciltler dolduran o kalemlerin bütün üstten bakışlarına rağmen, Endonezya, Pakistan, Bangladeş, Malezyave -sıkı durun- Senegal’de giderek olgunlaşan demokratik sistemleri dikkatle takip ediyorum. Bu coğrafyalardaki Müslüman toplumlar, çok önemli bir işi başarıyor(…)
Müslüman coğrafyayı “seçmenlerine hesap veren” siyasetçiler olarak yöneten kadrolara, tarihin bu kırılma noktasında çok önemli bir görev düşüyor: Bu coğrafyada, demokratik kriterler zemininde yeni bir ittifakı yaratmak zorundalar.
(1) https://www.haaretz.com/israel-news/.premium-trump-is-playing-with-fire-at-the-al-aqsa-mosque-1.7573662
(2) https://www.star.com.tr/yazar/turkiyenin-yeni-bir-askeri-ittifaka-ihtiyaci-var-yazi-1039935/