'Yabancı’ medyaya ve yorumculara bakarsanız, “Saray’a gitmek istemediği için”...
Türkiye’de -hiç de haz etmediğim ama durumu en iyi izah eden deyimle- ‘bir kısım’ medya ve yorumculara bakarsanız da öyle...
Tesadüf değil ama oraya girmeyeceğim.
Örnek bir ‘yabancı’ gazete ve yorumcularından alıntılar yapalım, siz Türkiye’dekileri çıkarırsınız.
Örnek ‘yabancı medya’mız İngiliz Financial Times gazetesi.
FT, Merkel’in ziyareti üzerine iki konulu haber-yorum yayınlamış.
Birinci konu, AB İlerleme Raporu’nun ertelenmesi.
FT okurları, AB İlerleme Raporu’nun da ‘ifade özgürlüğü konusunda sert eleştiriler bulunduğu için seçim sonrasına ertelendiğini’ düşünmekteler.
Ama gerçek öyle değil.
Zira;
1- Son iki yılda yapılan 3 seçim öncesi de aynı ‘sert eleştiriler’in olduğu raporlar yayınlandı. Son üç yıldır AB sürecinde Türkiye lehine gündem oluşturan tek bir adım atılmadı. Bu da AB’ye güveni en düşük düzeye düşürdü. O yüzden seçmen tercihlerinde AB’den gelen olumsuz açıklamaların da, olumlu gelişmelerin de hiçbir etkisi yok.
2- Ertelemenin nedeni Türkiye’deki seçimler değil, AB’nin sığınmacı krizi. AB pekala, sığınmacı krizine bir süre daha dayanabilir ve Türkiye ile görüşmeleri seçimlerden sonraya bırakabilirdi. O zaman böyle bir ‘hediye’ vermek zorunda kalmazdı!
3- AB ile Türkiye arasında varılan 4 konudaki son anlaşma, FT’nin okurlarına sunduğu gibi ‘taviz’ değil zorunluluk... Zira sığınmacıların geri kabulu karşılığı vize muafiyeti de, sığınmacıların mali yükünü paylaşmak da, üyelik müzakerelerinde yeni başlıklar açmak da AB ile zaten uzun süredir konuşulmakta olan ‘yapılması zorunlu’ konular.
İkinci konu daha vahim bir maddi hata ve onun üzerine inşa edilen yorumlar içeriyor.
FT okurları, Merkel’in “Saray’a gitmemek için İstanbul’u tercih ettiğini” düşünmekteler.
Zira gazetede okuduklarına göre, “Merkel, 1100 odalı Cumhurbaşkanlığı Sarayı önünde Erdoğan’la birlikte poz vermek istememiş...”
Ama gerçek yine öyle değil.
İddiaya göre AA 12 Ekim’de ‘Ankara’ demiş. O haberi bulamadım ama aynı tarihte DHA’nın ‘Ankara’ dediği haberi buldum. Haberin konusu Almanya Hükümet Sözcüsü Steffen Seibert’in “Merkel 18 Ekim Pazar günü Türkiye’ye çalışma ziyaretinde bulunacak” açıklamasıydı. Ancak Seibert ‘Ankara’ demiyordu.
Anlaşılan ajanslar “Türkiye ise Ankara’dır” diye habere eklemişler; FT daha ileri giderek üzerine ‘kaçak yorum’ inşa etmiş!..
O kaçak yorumu düzeltmek de yine sözcü Seibert’e düşmüş: “Görüşme yerine misafir değil ev sahibi ülke karar verir.”
Benim tanıklığım da bu yönde. 11 Ekim Pazar günü, yani bu açıklamadan bir gün önce Başbakanlık kaynaklarından ‘İstanbul’ olarak öğrenmiş, pazartesi sabahı 24 TV’de de “Ankara diye haberler çıktı ama görüşme İstanbul’da olacak” diye söylemiş; salı günkü yazımda da yazmıştım.
Kaynağına ulaşma zahmetine katlanırsanız gerçeklere ulaşmak zor değil.
Şu kural gazetecilik için de geçerli:
“Berbat bir gerçek muhteşem bir senaryoyu/yorumu çöpe attırabilir!”
***
O ‘çöpe atılacak yorumlar’ konusu daha acıklı!
Örneğin Alman resmi haber kanalı Deutsche Welle’nin görüş aldığı ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Hüseyin Bağcı, “Merkel çok dikkatli hareket etti ve Ankara’ya gelmek yerine İstanbul’u ziyaret etti. ‘Saray tartışmalarından uzak durmak istiyorum’ mesajı verdi” demiş.
DW’ye röportaj veren HafenCity Üniversitesi’nden Türkiye uzmanı Dr. Yaşar Aydın da ‘Ankara’ya dayalı yapmış yorumunu: “Merkel, Erdoğan’ın konumunu güçlendirdi, muhalefetle görüşmeyerek demokratik müeyyideleri ulusal çıkarlara feda etti.”
Yadırgatıcı değil.
Zira ziyaret öncesi Türkiye’den ‘100 akademisyen’ de Merkel’e mektup yazarak, “Ziyaretiniz seçim döneminde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu’na destek şeklinde algılanır, gelmeyin” demişti.
İlgilenenler, Aktüel dergisinin ‘medya maydanozları’ kapağı (20 Mayıs 1993/Sayı 98) ve Kolonyal dönem filmlerindeki ‘kendini İngiliz sanan yerli/Hintli/indian’ karakterlerinin trajedisine bakabilir.