Sevgili sporseverler sizlere bugün ilk yazımla 'Selam' diyorum. Bundan sonra haftada 2 gün, salı ve cuma günleri karşınızda olacağım.
Voleybolda dünya birinciliğinin ardından Avrupa'nın da en büyüğü olan kadın Milli takımımızı kutlayarak yazıma başlamak istiyorum.
Bu büyük başarı hiç de kolay elde edilmedi.
Uzun yıllar yapılan bilinçli yatırımlar sonunda meyvasını verdi. Tüm bu başarılara rağmen prim kavgası da etmediler!
Biraz hatırlayalım;
Kadın voleybolu Türkiye'de uzun yıllar ihmal edilen spor dallarından bir tanesiydi. Hedef yükseltme daha 2007-2014 yıllarında Aziz Yıldırım ve Mehmet Ali Aydınlar'ın kadın voleyboluna yaptığı dev yatırımlar, devamlı ve ısrarlı sponsorlukları ile başladı.
Planlı, titiz çalışmalar ve ülkemize getirilen kaliteli sporcular ile bir kaç denemeden sonra dünya şampiyonluğu geldi.
Bu büyük başarının ardından hem kamuoyunun hem de diğer şirketlerin de dikkatini çeken bu branş giderek vites yükseltmeye başladı.
Bu vesile ile adeta çığır açan Aziz Başkan, Mehmet Ali Aydınlar'a ve Federasyon Başkanı Mehmet Üstündağ'a teşekkürü bir borç bilmeliyiz.
Özel sektör devlet birleşmesi olduğunda neleri başarabileceklerimizi dosta düşmana gösterdiler.
Ne mutlu onlara emeklerinin karşılığını aldılar.
Voleybolda doğru işler yapılıp sonuç alınırken, aynı modelleme futbolda neden bir türlü sergilenemiyor!
Kulüpler bazında bu sene bir nebze kıpırdanma olsa da oynadığımız takımların vasatlığını da unutmamak lazım.
Dişli takımlar ile de karşı karşıya gelindiğinde aynı başarı tekrar edilebilecek mi göreceğiz.
Ama şu bir gerçek ki futbolumuzu yönetenlerin kadın voleybolundan çıkaracakları çok büyük dersler var;
Futbolun gelişmesi için doğru sponsorluk modelleri, tesislerin geliştirilmesi, altyapı yatırımları ve kaliteli yabancı oyuncu tercihleri gerekiyor. Ayrıca deneyimli yabancı hocalar ve istikrarlı politikaların sürdürülmesi önemli.
Bunların ısrarla, bıkmadan uygulanması şart.
Ama uygulanması gereken başka şeyler daha var ki bunlar kulüp yöneticilerinin hiç işine gelmeyecektir!
Popülizmin artık bir kenara atılması, sosyal medya üzerinden birbiri ile didişmeler sonlandırılmalı.
Taraftarlara her alanda gerçeklerin anlatılması gerekliliği şart olmuştur.
Menajerlerin aynı oyuncu listelerini birden fazla kulübe sunup, bu listeler üzerinden çirkin rekabetin yaşatılmasının da önüne geçmek gerek. TFF bu konuda ağır yaptırımlar uygulamalı. Kulüpler de bu yaptırımlara kayıtsız şartsız uymalıdır.
Artık ekonomilerine gerçek anlamda bir çeki düzen vermeli kulüplerimiz.
Limit oyunları ile bir yere varılamayacağı, sorunların halı altına süpürülmesi ancak günü kurtarıyor.
TFF'nin gereğini yapmayıp, yol vererek aslında iyilik değil kötülük ettiğini milli takımın aldığı sonuçlarda görmeliler.
Bu politika ile gelecekte kulüplerin satışının önünü açarsın!
Gelin artık hiç bir sonuç vermeyen, klasikleşen alışkanlıklarımızdan vazgeçelim.
Gelin kadın voleybolunu kendimize 'örnek model' edinelim.
Gelin futbolumuzda da yeni bir çığır açalım.
Denenmişi, denemeyelim.
Bu millet her alanda gülmeyi, gururlanmayı hem çok özledi hem de fazlası ile hak ediyor.
Gelelim Türkiye Milli Takımının son maçının değerlendirmesine;
Ermenistan maçı sonrası (1-1) basın toplantısında Teknik direktör Kuntz'a gelen soru ve cevabı;
"Sosyal medyada eleştiri alıyorsunuz ve taraftarlar sizi istifaya davet ediyor."
Stefan Kuntz hocamızın cevabı; "Sosyal medyada neyi eleştiriyorlar? Yaklaşık 8-10 pozisyona girdik ve onları gole çeviremedik. Bunu mu eleştiriyorlar?"
Aslında haklı karşı eleştiri yapmakta! Faroe adalarına yenilgi sonrası başta Kuntz, onu göreve getiren zihniyeti ve TFF'nin başından aşağı herkesi kapının önüne koymamanın faturası bu.
Sahadaki tercihler senin kararın. Bu kararların da bir çok pozisyonun harcanmasına, koskoca ülkenin umutlarını köreltmeye yetti. Hırvatistan maçına bıraktın her şeyi. Belirleyici maç bu olacak yine stres, yine gerginlikle bekleyeceğiz.
Gelecekteki başarılar için umut vaat eden bir potansiyele sahip olan bu takımın potansiyelini ortaya çıkaracak bir isme ihtiyacı var.
Geçmişte Piontek bir yapı kurmuş, bu yapı çeşitli isimlerce yıllarca korunmuş, güçlendirilmiş ve nihayetinde önemli başarılara ulaşılmıştı.
Milli takımımız, dünya futbolunun önemli bir parçası olmayı (kim ne derse desin) hak ediyor.
Milli takımda önemli rol oynamış ve milli formayı birçok kez giymiş bir ismin hakkı teknik adamlık.
Aykut Kocaman milli takımda önemli rol oynamış ve milli formayı birçok kez giymiş, Milli takımın başarısı için önemli katkılarda bulunmuş bir teknik adam.
Futbolun sadece bir oyun olmadığını, aynı zamanda karakterin ve ahlakın da önemli olduğunu sürekli vurgulamış ve uygulamalı göstermiş bir isimdir.
Denenmişler değil, yeni isimlere ve hak edene hak ettiğini vermek TFF'nin boynunun borcudur.