4 yıl üniversite okumuş bir genç.
2 yıl da yüksek lisans yapmış.
“Neden yüksek lisans?” diye soruyorsun.
“Cila olsun diye” cevabını veriyor.
Bilinçsizce, amaçsızca, alelacele…
Sonra iş başvurularına gitmeye başlamış.
CV’ye bakıyorsun, diğerlerinden hiçbir farkı yok, sadece isim farklı.
Gidip sağlam bir staj yapmamış.
Kulüplerde görev almamış.
Derneklerde, vakıflarda, kısacası sivil toplumda yer almamış.
Sadece okumuş.
Farkında olmadan hayatının canına okumuş.
Çevre yapmamış, insanlarla tanışmamış.
Rol modeli olan kişilere bir e-posta gönderip “Bir kahvenizi içmek istiyorum” deyip yanına gitmemiş.
Şimdi iş arıyor.
Milyonlarca CV ile aynı özellikteki bir CV ile iş arıyor.
İşin kötüsü yapmış olmak için yapmaya o kadar alışmış ki;
Çalışmayı da verimli olmak, kendisini göstermek, deneyim kazanmak, o alanda en iyi olmak için istemiyor.
Peki ya ne için?
Cevap basit : Para
Pekala, buna da saygı gösterelim. Soralım, “Ne kadar maaş istiyorsun?”
Cevap : “2000 Lira”.
Gözleri ışıldıyor bu rakamı söylerken, bir ömür ufak ufak artışlarla bu ortalamada bir maaşa çalışabilir.
Alıyorum kağıdı, kalemi. Basit bir hesap yapıyorum.
“Bak” diyorum, “2000 Lira istiyorsun ya, o 2000 liraya ayda 20 gün çalışacaksın. 20 güne böldüğünde günlük maaşın 100 Lira yapar. O paraya da temizlikçi Fatma Abla gelip evini temizlemez. Doğru mu?”
Gözlerindeki parıltı kayboluyor. Bu hesabı daha önce hiç yapmamış. Boynu bükülüyor.
“Evet” diyor.
“Peki sen 18 sene bunun için mi okudun?” diyorum.
Cevap vermiyor, ne desin ki? “Hayır” dese, CV’si öyle demiyor. “Evet” dese, yüreği el vermiyor.
Mesele bireyin ne kadar maaş aldığı da değil aslında. Esas olan bireyin kendisini daha lise sıralarında geliştirmeye başlaması, hedeflerini koyması. Üniversitede kendisini geliştirmeye ve hayata entegre olmaya çaba göstermesi, üniversite bittikten sonra bir işe herhangi bir maaşla -bu asgari ücret de olabilir- girmesi ve orada da kendisini geliştirmeye devam edip iyinin peşinden koşması ve hep daha iyiye gitmesi.
Bu yazı üniversiteye başlamak üzere olan, üniversitede okuyan, okulunu bitirmek üzere olan, iş hayatına atılmak üzere olan genç arkadaşlarım için köprüden önce son çıkış olabilir. Böyle tanıdıklarınız varsa lütfen okutun. İş işten geçmeden ne için çalıştıklarının farkına varsınlar.
Hayat bir anda akıp gidecek,
Hayatları akıl tokluğuna,
Karın tokluğuna avuçlarından akıp gitmeden,
bir DUR desinler.
Not : Başlıkta geçen “Merhaba, intihar edelim mi?” cümlesi internet üzerinde dolaşan bir mektubun son cümlesi. 29 yaşında olan ve çalıştığı işinden, yaşadığı hayattan, aldığı maaştan hiç memnun olmayan bir genç okul ve iş hayatının ne kadar berbat geçtiğini bu mektupta anlatmış ve son cümle olarak da “Merhaba, intihar edelim mi?” yazmış. İntihar edip etmediği bilinmiyor ama umuyorum etmemiştir. Genç nüfusumuzun çokluğu tek başına övünülecek bir veri değil. Bu nüfusun mutluluğu, yetişmişlik düzeyi, eğitimi de yükselmeli. Ama bunu en başta gencin kendisi istemeli.
Gençlerin, tüm toplumun desteğine çok ihtiyacı var. Bu yazıyı okuyan büyüklere sesleniyorum; çevrenizdeki gençlerle mutlaka konuşun, dertleşin, diyalog geliştirin. Onların size, ülkenin de onların sağlıklı yetişmesine çok ihtiyacı var.