Meydan okuyarak, racon keserek, tekmeleyerek kalktığı yuvarlak masaya kendiliğinden dönmenin getirdiği utancın altında fena eziliyor Meral Akşener.
Küçük gördüğü masa ortaklarına, adaylığını engelleyemediği Kılıçdaroğlu'na, onca hakaretine, küfrüne, aşağılamasına boyun eğdiği örgütlü CHP trollerine tek cümle edememenin ızdırabını hafifletecek pansumandan mahrum kendisi.
Ezildikçe eziliyor.
Adaylığını masaya zorla dayatan Kemal Kılıçdaroğlu'nun muzaffer bir edayla soluğu HDP kapısında alması yetmez gibi PKK'nın elebaşları da koro halinde "Millet ittifakını destekliyoruz yoksa Erdoğan bizi bitirecek" diye ağlaşıyor!
Üstüne bir de ara ara milliyetçi tabanı yatıştırmakta kullandığı Yavuz Ağıralioğlu'nun isyanı gelmesin mi!
Dayanacak hali kalmadı İyi Parti liderinin.
Vaziyeti kurtaramadı.
Ne İmamoğlu'nda ne Yavaş'ta teselli buldu.
Kaybettiği itibarı yerine koyamadı.
Üstelik zaten başından beri birlik, bütünlük sergilemeyen, güven vermeyen partisi dikiş tutmuyor artık.
İstifalar patır patır geliyor. Teşkilatlar kaynıyor.
Böyle giderse anketlere yansıyan düşüşten de öte 14 Mayıs'a kadar ölçülebilir bir oyu kalmayacak İyi Parti'nin.
O denli bir çöküş, çözülüş yaşanıyor Meral Hanımın partisinde.
Tam bu esnada bir gece yarısı İyi Parti İstanbul İl binasına isabet eden kurşunlar, kurtuluş olabilirdi Akşener için.
Sonuçta seçim öncesi bir partinin binasına kurşun geliyorsa, ciddiye alınır.
Alındı da.
İçişleri Bakanlığı anında harekete geçti.
AK Parti İstanbul İl Başkanı geçmiş olsun ziyaretine gitti.
Tüm AK Parti sözcüleri yetkilileri olayı kınadı, alay aydınlatılsın dedi.
Zaten ertesi güne kalmadan kurşunların çıktığı tabanca ve sahibi bulundu.
Olayın siyasi bir yanı olmadığı, yolun karşısındaki inşaatı bekleyen güvenlik görevlisinin hurda hırsızlarını kovalarken havaya sıktığı ortaya çıktı. Balistik raporları zanlının ifadesini doğruladı.
Geride ise Meral Hanım'ın bina kapısında göğsüne vura vura, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hedef alarak attığı mesnetsiz ölçüsüz izansız iftiralar kaldı.
Bir de tabii durumu fırsata çevirip çiğ bir biçimde "bu kadına oy vereceksiniz" diye göğsünü dövüşü kaldı.
Madem hakikat ortaya çıktı, Akşener'in yüzü kızarmadı mı?
Yok.
Erdoğan'dan özür diledi mi?
Yok.
Ya ne yaptı?
Dün Meclis kürsüsüne çıkıp "Hadi be, ne özür dileyeceğim, daha çok beklersin, anca gidersin" nevinden seviyesiz, nezaketsiz, siyasetsiz laflar etti!
Tüm Türkiye "Bir siyasetçi kendini bundan daha fazla düşüremez herhalde" diye ona acırken gördük ki, Akşener için kaybedilecek daha çok irtifalar varmış.
Baksanıza 66 yaşındaki babaanne kurşun şovdan medet umuyor!
Kurşun dün dizdi kürsüye.
Eline aldı, gösterdi, tuttu yere fırlattı, dişlerini sıkıp yüzüne hiddet ifadesi yerleştirdi.
Bütün bu "Durum çok ciddi, bakın biz ne kadar da ciddiyiz, asabiyiz ve de sertiz" mesajlarını vermek için sahnelenen abartılı güldürü Akşener'in siyasi hayatının en kötü sahnesi olabilir.
Ne alkış aldı çünkü ne gişe yaptı.