Ağır ithamlarla masadan kalkan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, tekrar döndü ve "seçilemeyecek" olan Kılıçdaroğlu'nun adaylığını onaylayarak "noterlik" görevini tamamladı.
Niye döndüğünden başlayalım...
En hafifi "Sifonu çekin gitsin" şeklinde olan öyle bir baskıya muhatap oldu ki... Hakaretleri sineye çekebilir ama "Kemal bey seçilemezse fatura sana kalır" tehdidinden çok korkmuştu. Elbette seçilemeyecekti ve oklar ona yönelecekti. "Yakından" tanıdığı bu güruhun neler yapabileceğini çok iyi biliyordu.
Velhasıl, kendi ifadesiyle "taşlanan şeytan" durumunda kaldığını hissederek mecburen masaya dönmüştü. Kendi adına doğru yapmıştı. Çünkü seçimden sonra bırakın siyaseti; Kocaeli'den bu yana geçemeyecekti.
Gelelim dönüş şartına!..
Bir kere Kılıçdaroğlu, 2 Mart'taki toplantıda ayağa kalkıp kapıyı gösterdiği yetmiyormuş gibi hemen peşinden de 6'lı masayı "Halil İbrahim Sofrası"na döndürerek, HDP ve diğer sol gruplara davetiye çıkarmıştı. Akşener'in kendisine yönelik eleştirilerine cevap olarak da "Ben değişmem" diyerek, masaya; süt dökmüş kedi gibi dönmesini istemişti. Çünkü yoğun mesaide olan "imha ekibi"nin Akşener'i döndüreceğini biliyordu.
Nitekim iki tarafın da sahip çıktığı, "İki büyükşehir belediye başkanı, icracı cumhurbaşkanı yardımcısı olsun" çözümü ile "tıpış tıpış" dönmüştü.
Akşener, "Bu benim şartımdı, çok iyi oldu, Kılıçdaroğlu seçilemeyecekti, iki başkan; iki tarafına dayanak olunca seçilecek" diyor. Hatta peşinden de, "Hadi kendi üzerimden söyleyeyim; bu iki isim benden daha popüler" diyerek, açık bir şekilde, İmamoğlu ve Yavaş'ın; Kılıçdaroğlu'ndan daha fazla tanındığını iddia ediyor.
Bu nasıl bir vizyon? Anayasa "Bütün yetkileri sadece cumhurbaşkanı kullanabilir, devri söz konusu değildir" diyor. Ama Akşener, net olarak, "Adaylığını kabul edip onayladığımız Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı seçilemez, seçilse de bu işleri beceremez. Bunlar sayesinde seçilecek ve yetkisini de bunlar kullanacak" diyor! Bu alenen "vesayet sistemi" vaadidir. Zaten "Koalisyonlar unutulduğu için ülkeyi nasıl yöneteceğimizi anlatamıyoruz, ben koalisyon ustasıyım" diyerek ülkeyi kaosa götürmeye çalıştıklarını açıkça ilan ediyor!
Ekrem İmamoğlu'nun, Kemal beyin elini kaldırırken takındığı yüz ifadesi de "deprem üzüntüsü" değilse, bu emrivakiye çok bozulmuş görünüyor. Belki de Kılıçdaroğlu'nun seçilmemesi için şimdiden dua ediyor. Çünkü sizin planınız gerçekleşirse İmamoğlu, belediye başkanlığını kaybettiği gibi Cumhurbaşkanlığını ve CHP genel başkanlığını da kaptırmış olacak!
Sadece bu birkaç husus bile, Akşener'in; kabul ettirmek için Türkiye'yi ayağa kaldırdığı "çözüm"ün, milletten ve millet menfaatlerinden ne kadar uzak ve saçma olduğunu gösteriyor.
Zaten çok isabetli olsa bile anlamsızdı. Çünkü bu süper(!) çözüm, yelkenleri suya indirerek döndüğü 6 Mart masasında, diğer 4'lünün, "Onlar icracı ise biz neyiz" tepkisi üzerine yok olmuştu. Bırakın "icracı" olmalarını; atanmalarına bile Kılıçdaroğlu karar verecekti. Yani Meral hanımın "İyi oldu" diye övündüğü çözüm(!) fiilen bitmişti. Zaten Meral Hanım da (doğruladığı üzere) bu yüzden yine masadan kalkmıştı ama çaresizce tekrar oturmuştu!
Hatta aday ilanı şovunda bile bu çaresizliğin, yüzüne yansımasına engel olamamıştı. Sonra da "Deprem oldu ya; ondan" diye savunmuştu! Yazıklar olsun... Boş yere bir siyasî kaos çıkarıyor ve depremzedeleri unutturuyor. Sonra da aynı depremzedeleri, asık yüzüne maske yapıyor! Bu nasıl bir yüzsüzlüktür...
Kendi başlattığı efeliği devam ettiremediği için döndüğü masada "İşine gelirse" mevkiine düşmüş ve her şeye razı olmuş bir Akşener izliyoruz. Krizi öteledikleri milletvekili listeleri hazırlanırken neler göreceğimizi bilmiyoruz.
Muhalefette bile anlaşamayan bu koalisyon ortaklarının, iktidarda ne yapacağını ise tahayyül bile edemiyoruz.