Hukuk, önce kendisini korur. Eğer bir ülkede yasalar herkes için geçerliyse o yasaları eleştirebilirsiniz, ancak onlara uymamak gibi bir şansınız olamaz. Örneğin hırsızlığın suç olmasına itirazınız olabilir, bu yasayı haksız da bulabilirsiniz, ancak bu görüşünüzü eyleme döktüğünüz anda hukukun zorlayıcı gücü ile karşılaşırsınız. Hukuk sadece kelimelerden oluşmaz, kolluk gücü olmayan, zorlayıcı gücü olmayan hukuk acizdir. Gücü olmayan kuralların olduğu yerde hukuk değil anarşi olur.
Uzattığımın farkındayım. Demek istediğim o ki, adil olduğuna inansa da, inanmasa da herkes mevcut yasalara uymak ve o yasaları uygulayan mahkemelerin kararlarına saygı duymak, hatta uygulamak zorundadır. Bu bir başbakan da olabilir, bir işçi de. Hukuk karşısında bir general ile bir er arasında hiçbir fark yok ise o ülkede gerçek anlamda hukuk var demektir.
Mahkemede iseniz hâkimin önünde ayağa kalkmak zorundasınız, çünkü hâkim millet adına uygulanan hukuku ve onu uygulamakla yükümlü olan mahkemeleri temsil eder. Milletvekili de olsanız, general de olsanız hâkime saygısızlık, hukuka saygısızlıktır.
Elbette husumet, tarafgirlik ve çıkar çatışması gibi mâkul gerekçelerle hâkimi reddetme hakkınız vardır. Ancak orada da keyfilik değil, yasal düzenlemelerle karar verilir. Talebiniz haklı bulunursa hâkiminiz değiştirilebilir.
Hukuka saygısızlık
Aynı şekilde yasalardan memnun değilseniz onu da değiştirmenin yolu bellidir. O da yine yasalarla belirlenmiştir. Bu sınırların dışına çıkmanız halinde, özellikle şiddete başvurmanız halinde protestocu olmaktan çıkarsınız, suçlu haline gelirsiniz.
Bu bağlamda hâkimi beğenin ya da beğenmeyin, mahkemede hâkimi veya başka birini protesto edemezsiniz, mahkeme düzenini bozamazsınız, hatta sesinizi yükseltemezsiniz, ayaklarınızı yere vuramazsınız, mahkeme heyetini veya mahkemedeki başka birini tehdit edemezsiniz. Eğer bunları yapar iseniz, dediğimiz gibi masum bir protestocu olmaktan çıkar, düpedüz bir suçlu oluverirsiniz ve kendinizi mahkeme heyetinin karşısında sanık olarak bulursunuz.
Elbette mahkemelerin kararları ilahi adalet ürünü değildir. Onlar da hata yapabilirler. Nitekim en gelişmiş hukuk devletlerinde dahi haksız yere 30-40 yıl hapis yatıp, en sonunda suçsuzluğu anlaşılan masum insanlara rastlanmıştır. Bu durumda dahi hukuka saldırmazsınız, sistem mağdurdan özür diler ve tazminata da yine aynı sistem içinde karar verilir.
Vatan sağolsun
Ergenekon davasında yaşanan arbedeye, saygısızlığa ve hukuka meydan okuyan taşkınlığa bakınca insan demokrasi şehidi rahmetli Adnan Menderes’i derin bir hürmet ve hayranlıkla anmadan edemiyor.
Menderes gerçekte bir mahkeme bile olmayan, tamamıyla darbecilerin çadır tiyatrosu olmaktan öteye geçemeyen Yassıada’da dahi sözde mahkeme heyetine saygısızlık yapmamıştır. Bırakınız mahkemeyi, Adnan Menderes’e idam sehpasında son arzusu sorulduğunda Menderes, “(son arzum) şerefle yaşadığımın ve suçsuz olduğumun bilinmesidir. Vatan sağ olsun” diye cevap vermiştir.
Birilerinin Menderes’in beyefendiliğinden ve vatan sevgisinden alacakları çok dersler olmalı diye düşünüyorum. Özellikle onu asan zihniyette olan birilerinin...