Mart 2023 itibariyle kamuda istihdam edilenlerin sayısı beş milyon civarında. Bu Türkiye'deki toplam istihdamın neredeyse altıda biri. Memurluk hukuki bir statü. Özlük hakları güvence sağlıyor. Bu nedenle rağbet görüyor. Ancak bu aralar memurluğa girişte iki güncel itiraz yükseliyor. Biri "mülakat" ve diğeri "35 yaş meselesi". Bu konularda ciddi bir kamuoyu oluştu. Atanmak için "mülakat yapılmasın", memur olabilmek için "yaşın sınırı olmasın" talepleri yoğun...
Mülakat, sözlü sınav...
Bilindiği üzere kamu alımlarında sınav puanı alanlar sıralanıyor. Mülakata çağrılacak aday sayısı, alım sayının -genelde- üç katı kadar oluyor. Bu şekilde belirlenenler arasından memurlar seçiliyor. Şimdilerde 40 binin üzerinde öğretmen adayı mülakat sürecini bekliyor. Bir yanda da itiraz ediyorlar: "Mülakat istemiyoruz". Mülakatların kaldırılması seçim döneminde de gündeme gelmişti. Ancak o zaman da biliyorduk ki bazı meslek alımlarında bunun kalkması mümkün değil. Güvenlik, yargı, mülki idare alımlarında bu yöntem kritik! Çünkü yazılı sınavın ölçemediği bazı hususlar var. Bunu mülakatla değerlendirmek mümkün olabiliyor sadece. Yüksek yargı kararlarına baktığımızda sözlü sınavın, yazılı sınavın parçası olarak kabul edildiğini görürüz. "Bilgi ölçme" işlevi burada da devam ediyor. Mülakatın ise adayın "davranış, ifade ve muhakeme gücünün" tespitine dönük olduğunu görürüz. Birbirinin yerine kullandığı durum olsa da hukuken temel ayrım bu. Danıştay'ın "sözlü sınav" olarak ilan edilmesine karşın sınavda bilgi ölçmeye yönelik hususlara yer verilmemesini hukuka aykırı bulduğu kararları var...
Belirsizlik sorun!
Türkiye'deki sorunun kaynaklandığı nokta buradadır. Ne ölçülmek istenmektedir? Bilgi mi yetenek mi? Buradaki belirsizlik, sınav sonuçlarının neye göre belirlendiğini, kriterin ne olduğunu tartışmaya açıyor. Nihayet -sınavlar adil olsa bile- sonuca gölge düşüyor... Pek tabi tümüyle sözlü sınavı, mülakatı kaldırmak bir çözüm olarak dillendirilebilir. Kaldırılabilecek mecralar olabilir ama tümüyle kaldırmak pek mümkün değil. Ancak konunun objektif kriterlere bağlanması ve şüphe bırakmayacak biçimde tesis edilmesi mümkün. Örneğin öğretmenlik mesleğinde kişinin davranış, ifade ve muhakeme gücünün ölçülmesi şart. Ama bunun tamamen tarafsız ve etkiye kapalı biçimde yapıldığı ortaya koymak da şart! Kamuoyunun zihninde soru işareti kalmamalı. O halde idarelerin muğlaklığı gidermek adına sınav içeriklerini, puan baremlerini ilan etmesi kadar; yapılan mülakatın ve sözlü sınavın objektifliğine dair kuralları da ortaya koyması, denetime elverişli kılması lazım!
Yaş engeli
Devlet Memurları Kanunu'na göre 18 yaşını tamamlayan herkes memur olabilir. Ama buna Ek. 40 madde özel durumlarda memur olabilmek için 35 yaşının aşılmaması gerektiğini kurallaştırmıştır. Mesleğe özel yarışma sınavına tabi tutularak alınan (sınırlı sayıda sayılmış) müfettiş ve uzman yardımcısı, denetçi vb. memurluklar için bu durum geçerli. Bunun dışında kanuni bir zorunluluk yok. 1984 yılındaki bu düzenleme -güvenlik birimleri hariç- günümüz koşulları için pek mantıklı görünmüyor. Bu kuralın ve kapsamının tekrar gözden geçirilmesi gerekiyor. Yasal sınır dar olmasına karşın, kapsamı genişleten uygulamalar görüyoruz ki bunlar aslında hukuka aykırı. Nitekim Türkiye İnsan Hakları Eşitlik Kurumu bu yıl, İçişleri Bakanlığı'nın sözleşmeli personel alımında kişinin bilgisayar mühendisliği kadrosuna başvuru yapabilmesi için 35 yaşını doldurmamış olması şartı getirilmesini ayrımcılık yasağı olduğuna karar verdi.
Şimdi soralım: Uzun yıllar özel sektörde verimli çalışmış birisinin, hayatın zorlukları nedeniyle 37 yaşında sınava girerek kaymakam olmak isteyenin önüne yaş sınırı getirmenin; akıllarda soru işareti bırakan mülakat ve sözlü sınavların, kime ne faydası var?!..