ABD Dışişleri Bakanı James Baker, Mart-Ekim 1991 bölgesel barış konferansı toplanması için Orta Doğu'ya sekiz mekik diplomasisi ziyareti yapmış; Suudi Arabistan'ın Körfez İşbirliği Konseyi'nin bir parçası olarak barış konferansına katılmasını sağlamış ve Suriye, İsrail'le doğrudan görüşmelere başlamıştır. Madrid Konferansı süreci, Mart 1991'de Baker'ın ABD Başkanı Bush ve Sovyetler Devlet Başkanı Gorbaçov'un bölgede yapılacak Orta Doğu Barış Konferansı ve ardından 30 Ekim'de Madrid'de yapılması plânlanan yüz yüze görüşmelere Arap ülkelerini, İsrail'i ve Filistinlileri davet ettiğini açıklamasıyla başlamıştır. İsrail'in tanınmaması nedeniyle Filistin tarafı görüşmelere taraf olarak katılmadıysa da Ürdün delegasyonunda yer alarak müzakerelerin gizli müdahili olmuştur. Bu arada İsrail, ABD'den mültecilerin masrafları için 10 milyar dolarlık kredi garantisi talep etmiş; Bush yönetimi de bunu Batı Şeria/Gazze yerleşimini dondurmasıyla ilişkilendirmiştir.
Madrid Konferansı iki bölümde yürütülmüştür: İkili görüşmeler, çok taraflı görüşmeler. Madrid Konferansı, 30 Ekim 1991'de bir açılış konferansıyla başladıktan sonra 3 Kasım 1991'de ikili görüşmelere geçilmiştir. İkili görüşmelerde geçmiş sorunlar çözülmeye çalışılmıştır. Çok taraflı görüşmelerse Ocak 1992'de Moskova'da başlamış ve Orta Doğu'nun geleceğini şekillendirmek için su, çevre, silâh kontrolü, mülteciler ve ekonomik gelişme konularını tartışmak ve ilişkileri normalleştirmek için çalışma grupları oluşturulmuştur.
Filistinlilerin önce geçici kendi yönetimleri ile başlayan ve kalıcı kendi yönetimleri ile sonuçlanacak iki aşamalı görüşmelerin gerçekleştirilmesi kararlaştırılmıştır. ABD'nin kredi garantisini İsrail'in yerleşimleri durdurmasına bağlaması, ABD ile ilişkilerin gerilmesine yol açmış; Mart ayında da ABD yönetimi kredi garantilerini reddetmiştir. Barış sürecini etkileyen faktörlerden biri, İsrail'deki hükûmet değişiklikleridir. Barışa yönelik politikalarıyla bilinen İşçi Partisi lideri İzak Rabin'in hükûmete gelişi ve barış sürecine yönelik güçlü sinyali ABD ile ilişkileri düzeltmiş ve 10 milyar dolarlık kredi paketi Bush tarafından kabul edilmiştir. 1992 sonunda, İsrail'e yapılan saldırı çoğu HAMAS'tan 415 Filistinli'nin Güney Lübnan'a gönderilmesine neden olmuştur. Araplarla İsrailliler'in doğrudan görüşmeleri açısından sembolik bir öneme sahip olan Madrid Süreci, ABD'de seçimlerin yaklaşması ve İsrail'in Filistinlileri sınır dışı etmesi nedeniyle askıya alınmıştır.
Ocak 1993 tarihi, İsrail-Filistin ilişkileri açısından önemlidir. Bill Clinton'ın ABD başkanlığına gelişi, Suriye ile süreci öncelik olarak algılaması Orta Doğu Barış Sürecini etkileyecek gelişmelerdendir. İsrail Parlamentosu, 1986 yılında aldığı FKÖ ile görüşmeme kararını iptal etmiştir. Bu arada Rabin hükûmeti FKÖ ile gizli görüşmeler yapmayı seçmiş, Norveçli arabulucularla başlatılan gizli görüşmeler Oslo Sürecini başlatmıştır. Daha sonra Norveç görevi ABD'ye devretmiştir.
Oslo Sürecine dâir bir eleştiride, özgürlük ve barış arasında hiçbir ilişki kurmaması; tam tersine barışı eleştiren güçlü bir diktatör fikrine dayalı olduğu belirtilmektedir. İsrail-Filistin sorununun karakteristik eylemlerinden olan intihar bombacılığının ilk örneği de 16 Nisan 1993'te gerçekleşmiştir. İsrail, Suriye ile görüşmeler konusunda Ağustos ayında ABD Dışişleri Bakanı Warren Christopher ile görüşmüştür.