Sanıyorum IMF Başkanı Christine Lagarde’dan başlamak gerekecek bugün. Lagarde,‘Fransa ve Yunanistan kemer sıkmayı sandıkta reddetti. Bundan dolayı mali kesintiler konusunda daha temkinli olmalı, büyüme tartışması gündemin ana maddesi’deyiverdi. Bilirsiniz IMF, ikinci savaş sonrası, azgelişmiş ülke halklarının ne istediğine bakmadan, Lagarde’ın şimdilerde karşı çıkmak zorunda kaldığı ‘kemer sıkma’ politikalarını ödünsüz uyguladı. Böyle bir dönüş için Avrupa krizi gerekiyormuş demek ki.
Krugman’da ‘kemer sıkma’ politikaları için Orta Çağ benzetmesi yaptı. Demek ki IMF, yıllardır piyasanın değil, ‘ortaçağ’ düzeninin kurumuymuş. Bu da güzel. Ama aynı batı şimdi Yunanistan’da hükümet kurma görevini alan Syriza’a marjinal, işe yaramaz diye ‘çöp’ muamelesi yapıyor. Yunan halkının seçim hakkına saygı göstermiyor.
Ancak bu aynı zamanda, Avrupa’da krizi aşacak bir yenilenmenin de başlangıcı. Yunanistan’da Pasok ve Yeni Demokrasi Partisi’nin ömrü bitti. Yunanistan’da birleşik solun partisi Syriza’nın, yüzde 17 oranında oy alarak ikinci parti olması çok önemli. Syriza, hem batı basınında hem de bizde ‘radikal’ nitelemesini taşıdığı için ‘marjinal’ olarak anlatılıyor. Hâlbuki böyle değil. Syriza’nın lideri Alexis Tsipras, kendilerini ve hedeflerini şöyle anlatıyor: ‘Bizim derdimiz sol güçler, Yeşiller ve Pasok’la bağlarını koparanların oluşturacağı büyük bir toplumsal çoğunluğa dayanan yeni bir iktidar koalisyonu. Papandreu hükümeti, IMF’ye başvuruyu ve durgunluk ve sosyal yıkımın memorandumuna bağlılığı gerçekleştirdi. Papademos hükümeti de aynı yolu izledi. Biz alternatifi açıkça tarif ettik: En azından son üç yılın borçlarının geri ödenmesiyle ilgili bir moratoryum için kredi verenlerle sert bir müzakere. Biriken borcun ve iş çevrelerinin yüksek karlarının ve diğer tasarruf araçlarının vergilendirilmesi ve silahlanma harcamalarının keskin bir şekilde azaltılması. Aynı zamanda iş ve ücretlerin desteklenmesiyle talebin uyarılması, zayıfların korunması ve borçlu haneler ve küçük işletmeler için kredilerin düzenlenmesi. Tüm bu yapılacaklar ekonominin yeniden harekete geçmesi ve krizden çıkış için temel oluşturabilir.’
Syriza’nın krizle ilgili çözümü, gördüğünüz gibi, hiç de marjinal değil. Bir kere Syriza, kendisini ‘sol’ tarafta diye anlatan hâlbuki bal gibi milliyetçi bir parti olan Pasok’la tüm bağlarını koparanları solda görüyor. (Pasok-CHP kardeş partidir.) Yeşiller gibi, geleneksel sol ve sağ kavramlarının dışında olan bir hareketi içine alıyor. Ayrıca Syriza’nın kriz çözümü, örneğin Brezilya’yı hızla yukarı çeken ve demokratikleşme ile birlikte kalkınmayı gerçekleştiren Lula döneminin politikalarıyla örtüştüğü gibi, şimdi Fransa’da iktidara gelen Hollande’ın çözümü ile de paralellik arz ediyor.
Syriza’nın çözümü
O zaman Syriza’nın çözümüne yeniden bakalım: 1) Hem faşizm hem de soğuk savaş döneminden kalma sol ve sağ ile tüm bağları koparmak, onların tüm çözümlerini çöpe atmak. 2) Silahlanma harcamaların hızla düşürmek. 3) Anti-tekel düzenlemeler ve bu kesimlerin vergilendirilmesi. 4) Küçük ve orta boy işletmelerin desteklenmesi; buralarda piyasa mekanizmasının küçükler lehine işletilmesi. Brezilya’da Lula, bütün bunlara ilaveten ekonominin rekabetçi ve avantajlı olduğu alanlarda kamunun araya girdiği konjoktürel düzenlemeler yaptı ve Brezilya’nın rekabetçi bir sanayileşmeye yüzünü dönmesini sağladı. Küçük ve orta boy işletmelerin desteklenmesi çok güçlü bir orta sınıf oluşturdu. Bu, krizden çıkışı sağladığı gibi, demokratikleşmenin de lokomotifi oldu. Lula, yatırım ortamını da, demokratikleşmeyi hızlandırarak ve bu yolla istikrar sağlayarak, iyileştirdi. Bu yalnız doğrudan yatırımları değil Ar-Ge yatırımlarını da Brezilya’ya çekti.
Şimdi, çok ilginçtir, benzer bir yaklaşımı, tabii Fransa şartlarında, Hollande da savunuyor. Peki, henüz bir bütünlüğe oturmamış bile olsa, Türkiye’de yaklaşık on yıldır, benzer bir çizgi izlemeye çalışmıyor mu? Anadolu’da küresel rekabet eden küçük işletmelerin bugün teknoloji üretir hale gelmesini ve üç dönemdir AK Parti’yi iktidara getiren orta sınıf dinamiğini nasıl açıklarsınız?
Bugünlerde hiçbir siyasi kavramı ve kalıbı sanayi devriminin argümanlarına bağlı değerlendirmeyin; hele şu sağ-sol kavramlarını. Bilgi toplumu rüzgârı, şimdilik, bunları birbirine katıyor. Bilgi toplumunun hâkimiyeti artınca yenileri gelecek.