Türkiye’de medyanın geleneksel ezberi hiç değişmiyor. Özellikle de yıllarca sol gelenekten ve “vesayetçi” anlayıştan beslenen bir kesim var ki, bütün “demokrat” görüntüsüne rağmen, bir türlü yılların tortusuyla oluşan o “gizli faşizm” damarından kurtulamıyor.
Malum, geçmişte darbelere yakın durmuş, “vesayet rejimi” ile belli ölçüde akrabalık ilişkisi içinde olmuş kimi yazarlar, aydınlar, şimdilerde darbecilikten demokratlığa terfi etmiş bulunuyorlar.
Artık, darbelerin tarihini yazıyorlar, “vesayet”e karşı aforizmalar yayınlıyorlar. Hatta, uzun yıllar devlete egemen olan İttihat Terakki zihniyetini yerden yere vuruyorlar.
Ancak, içlerinde derin kökleri bulunan “Ortodoks sol” bir türlü kurtulamadıkları için, “yeni Türkiye”nin demokrasi ve değişim istikametini kabullenmede güçlük çekiyorlar.
Mesela, daha düne kadar devlete hakim olan İttihat Terakki zihniyeti, bu ülkede Kürt varlığını, Kürt kimliğini inkar etti, asimilasyon politikaları uyguladı. Alevileri yok saydı, Dersim katliamını inkar etti. Başörtüsüne karşı savaş ilan etti, üniversite kapılarında “ikna odaları” kurdu.
Kabul mü? Evet...
Şimdi, demokratlığa terfi eden yazarlar ve aydınlar da dahil olmak üzere herkes, “eski Türkiye”nin günah defterleri konusunda hemfikir.
Peki, şimdi durum nedir?
Başbakan Tayyip Erdoğan, 2005 yılında Diyarbakır’da yaptığı konuşmada devletin hatalarını kabul etmiş ve Türkiye’de yeni bir dönem başlamıştır. O günden bu yana, geçmişte telaffuz edilmesi bile mümkün olmayan Kürt sorunu konusunda ciddi adımlar atıldı, önemli mesafeler alındı.
Devletin yıllarca adeta konuşulmasını bile yasakladığı Dersim katliamı konusunda, Başbakan Erdoğan çıktı ve devlet adına özür diledi.
Aleviler konusunda, bizzat AK Parti iktidarı çalıştaylar düzenledi, Alevilerin talepleri konusunda önemli adımlar attı.
Artık, başörtüsü yasağını konuşmuyoruz. Çünkü, başörtülü öğrenciler özgürce üniversiteye girebiliyorlar.
Ancak bütün bunlara rağmen, darbeleri selamlamakla kariyer yapmış bulunan şimdinin demokrat aydınları, AK Parti iktidarını “İttihat Terakki zihniyeti’nin çekim alanına girmekle” suçlayabiliyorlar.
Doğrusu, böyle bir yalanı ancak ‘Ortodoks sol’ aydınlar pazarlayabilirdi ve de aynen öyle oluyor. Neyse ki toplum, böyle “entelektüel üfürmelere” itibar etmiyor.
Hiç mümkün değil ama, hatta eşyanın tabiatına aykırı bir durum ama, eğer son on yıldaki demokratikleşme hamleleri sol bir iktidar tarafından gerçekleştirilseydi, yıllarca öve öve bitirilemezdi. Hatta, bunu gerçekleştiren sol liderin her mahalleye heykeli dikilirdi.
Kabul edelim ki, kütüğü hala ‘sol’da kayıtlı bulunan aydınlar, Tayyip Erdoğan’ın demokratikleşme ve değişim hamlelerini asla taktir etmeyeceklerdir.
Dünya değişse de, “gizli sol faşizm”in amentüsü asla değişmeyecektir.
Bu konuda, son günlerde “vicdan azabı çeken” manşetler, önemli bir zihin yapısına işaret ediyor. Evet cinayet işleyenlerin affedilmesi hoş bir durum değil. Ancak ‘cinayet ayrımcılığı’ yapmak da hoş değil.
Mesela, bazı yazarlar, aydınlar, hatta bir bakanımız, Bahçelievler cinayetlerinden dolayı içeride bulunan sağ görüşlü kişilerin tahliye olmasından dolayı vicdan azabı çekiyorlar. Son derece insani bir durum... Ama bugüne kadar aynı kişilerin, sol katillerin tahliyesinden (1991’de tahliye olmuşlardı) dolayı vicdan azabı çektiklerini hiç görmedik. İşte bu da, bir başka gizli sol faşizm...
STAR’dan her gün bir CD bedava
30 CD’den oluşan “Sesli İslam Kültür Hazinesi”ni her gün ücretsiz ve kuponsuz olarak okurlarımıza armağan ediyoruz.
Her CD’de 5 önemli bölüm bulunuyor:
1-Mehmet Emin Ay’dan Arapça Kur’an-ı Kerim ve Diyanet Vakfı meali
2-Kabe imamı Mahir Muaykıli’den hatim cüzü.
3-30 bölüm Peygamber efendimizin hayatı.
4-Riyazü’s Salihin’in tamamı
5-30 günde 30 sahabenin hayatı.
Özel kutusuyla birlikte 1. CD Ramazan’ın ilk günü STAR’da.