Geçen gün Silvan’dan bir akrabayla konuştum. Halk şehri terkediyor; gidebilenler başka şehirlere gidiyor dedi. Yaşlı amca ve halalar da şehri terketmişler. Bunun sadece Silvan’a mahsus bir durum olmadığını biliyoruz.
Birkaç gün önce HDP milletvekili Adem Geveri’nin babasının evinin önünde patlayan bomba evin içini oturulamaz hâle getirmişti. Kürd illerinde normal vatandaşın hayatını zehir eden bir siyasi hamakat sözkonusu. Hergün masum insanlar, sekiz yaşında çocuklar kurşunlara hedef oluyor.
Bunun adını çok net koyalım: Mevcut şartlarda sivil olmayan ve başıbozuk silahlı şehir milisleri ile güya uygulanacak bir öz-yönetim kararı terörizme davetiyeden başka birşey değildir. Yani bu yaşananlar kendi kendine sahip çıkma anlamındaki öz-yönetim değil bir kendi kendini paralama ve halkı panzerin önüne atma anlamında öz-terörizmdir.’
Mücahit Bilici Taraf gazetesindeki köşesine bu yazıyı yazdı ve hemen ardından, okurlarına veda etti.
HDP Milletvekili Adem Geveri, bilicinin bu yazısını retweetledi ve kendi siyasi camiasının kontrol ettiği sosyal medyada, kişilik katline uğradı,
Bilici, prestijli üniversitelerde okumuş, akademik kariyerini İslami anlayışlar ve Kürt meselesi üzerine yapmış Silvanlı bir Kürt aydını.
Bilici Kürtler’in öz-yönetim talebine karşı değil, ama yöntem bu olmamalı diyor.
Mücahit Bilici, bu yazıdan sonra okurlarına veda etti.
Vedanın sebebini yazdığı yazıdan anlamak mümkün değil, ama akla iki ihtimal geliyor:
-Bilici son yazısına gelen tepkilere baktı ve insanın düşüncelerini özgürce ifade etmesinin bedelini, kişilik katline uğrayarak, hedef gösterilerek ödemek zorunda kalmasının ağır yükünü taşıyamayacağını düşündü ve yazmamaya karar verdi. Çünkü bu cesur ve düşündürücü yazıyı yazmış bir aydının, bulunduğu yerden bir adım geri atması, düşünülemez. Bu durumda, ‘çekildik bab-ı hükümetten’ misali, ‘çekildik bab-ı Taraf’tan izzet ve ikbal ile’ demek Bilici’ye doğru bir tavır gibi geldi.
-Diğer ihtimal şu olabilir: Taraf, Mücahit Bilici’yle yolunu ayırmış olabilir veya bu türden yazıların, Taraf okurlarını küstüreceğini ima ederek, yazarını uyarmış olabilir. Her halükarda PKK terörüne öz-terörizm diyen bir yazarın Taraf’ta yazması mümkün değildir. Bilici muhtemelen böylesi bir uyarı aldı ve yazmayı bıraktı.
Taraf gazetesi, benim gazeteyi terk ettiğim 2012 yılından bu yana, yayın çizgisi değişmiş bir gazetedir. Taraf’a beş yıl köşe yazdım. Oslo’da masa devrilip, PKK bugünkü gibi demokratik özerklik için, ‘devrimci halk savaşı’ başlattığında, Taraf ve başyazarı bu hamleye sımsıcak sarıldılar. Ahmet Altan ve avanesi, PKK şiddetini ve yürüttüğü ‘psikolojik savaş harbini’ desteklemeye başladılar. Feda edecek bir siyasi hikayesi olmayanlarla, bu savaşın trajedisi içinde oluşmuş güçlü siyasi hikayelere sahip olanlar karşı karşıyaydı artık. Hayatında bir defa olsun, bu ülkede Kürtler’in de şuna buna hakkı vardır dememiş olanlar PKK’ye dört elle sarıldılar ve bu hal bugün de devam ediyor.
PKK şiddetine ve terörüne tanınan tolerans, medya ve yazar/gazeteci özgürlüğünün sınandığı bir alana dönüştü. Taraf bu alanda söz konusu toleransın başını çeken bir gazetedir. PKK’nin Oslo’dan sonra ilan ettiği, ilk ‘devrimci halk savaşı’ sürecinde, Ahmet Altan dahil, gazetede yazan herkesi, ajan-kontra ve hain gören Murat Karayılan’ın mektupları, bir de baktık ki, hiçbir şey olmamış gibi tam sayfa gazetede yer almaya başladı. Ahmet Altan, ‘Kürtler’in yarısının isyana hazır olduğunu yazıyordu. (Bugünlerde, bir internet sitesinde yazmaya hazırlanıyormuş, eh istediği oldu, Kürt halkı olmasa da, 15-16 yaşındaki Kürt çocukları, hakikaten isyandalar! Ahmet efendi bir yetişkin aklı imalatı olan ‘çocuk isyanlarına’ methiyeler düzer durur artık!) Taraf’ta yazarken, Taraf’ın ‘PKK’nin psikolojik savaş harbini desteklemesine karşı çıkan ve eleştiren iki yazı yazdım. İlki, uzunluğu bahane edilerek kullanılmadı. Bir açıklama yaptım ve gazeteden ayrıldım. Ne kadar gizlenirse gizlensin, Mücahit Bilici, benden sonra ‘PKK şiddetine eleştiri yazısı’ nedeniyle Taraf’tan ayrılmak zorunda kalan ikinci yazardır.
Bir kısım medyada, her şeyi yazabilirsiniz ama, ama iş PKK’nin şiddetine gelince, işte o, yasak, o cızz!
Şiddet ve terörün medyada bu kadar geniş bir tolerans hatta hoşgörüyle g örmelikten gelindiği, yeryüzünde bir tek ülke gösteremezsiniz. PKK, bu tolerans olmasa, bu ‘savaşı’ bir gün bile sürdüremezdi...