Neden 28 Şubat? Çünkü dönemin Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu müthiş bir kehanette bulunmuş ve 28 Şubat sürecinin "gerekirse bin yıl süreceğini" söylemişti. Bu kehanet pek de yanlış sayılmamalı çünkü 28 Şubat'ı izleyen süreçte Batı Çalışma Gurubu gibi yasa dışı guruplar kurulmuş, orduda irtica ihtimaline karşı duyarlılık ve denetimin canlı tutulmasına çalışılmıştı.
Hürriyet Gazetesi'nin patronu rahmetli Erol Simavi, Turgut Özal'a göz dağı vermek istediğinde gazetesinde bir mektup yayınlayarak medyanın Türkiye'deki yerini ve orduyla ilişkisini açıkça anlatır:
"Basın için dünyada beş kuvvetten biridir; dördüncü kuvvettir derler. Bu söz Türkiye için geçerli değil...Birinci kuvvet Türkiye'de basındır! İkinci kuvvetse ordudur... Çünkü orduyu darbelere basın hazırlar. "
Erol Simavi'nin bu sözlerini doğrulayacak o kadar çok örnek vardır ki yakın tarihimizde! Simavi siyasi ve ekonomik dengeleri öylesine iyi gözetir ki, başarısının en büyük nedeni de budur. Buna bir örnek 27 Mayıs 1960 darbesinin en güçlü askerlerinden Kurmay Binbaşı Orhan Erkanlı'yı, Hürriyet'in genel müdürlüğüne getirmesidir. Henüz 27 Mayıs darbesinin üzerinden uzun bir süre geçmeden ve ortalıkta yeni bir darbe söylentileri uçuşurken yeni emekli olan Erkanlı Hürriyet'te iş başı yapmıştı! Dahası uzun yıllar Hürriyet'in baş yazarlığı görevini yürüten Oktay Ekşi, 27 Mayıs 1960 darbesi sonrasında oluşturulan Kurucu Meclis'te basın temsilcisi olarak yerini alır!
Adını 28 Şubat 1997 tarihinde yapılan MGK toplantısından alan bu süreç "postmodern darbe" olarak yakın tarihimize geçmiştir. Neden bu tanımın kullanıldığı sorusunun yanıtını ,medyanın bu dönemde aldığı tavır ve süreçe yaptığı katkıda aramak gerekir.
Siyasal düzenin gerçek anlamda bir bunalıma girdiği bir dönem olan 28 Şubat 1997 devletin dizginlerini ellerinde tutanlar bunalımı kalıcı olarak kurumsallaştırmak ve "kriz yönetimini" bütün ülkeye yaymak gibi çözümler geliştirerek, siyasal düzenin üzerindeki askeri vesayeti arttırmayı hedeflemişlerdir. Bu sürecin başlaması ve gelişmesine neden olarak egemen güçlerin yönetimine giren medya, tek sorumlu olarak Refah Partisi'ni göstermiştir. Kurulduğu günden bu yana hep etkisi nedeniyle tartışmaların odağında olan MGK, özellikle 12 Eylül 1980 darbesinden sonra ikinci bir hükümet kimliğine bürünmüş ve bu tanımlamaya uyacak yetkilerle donatılmıştır.
Postmodern darbe, 28 Şubat sürecine uzanan yolda kilometre taşları olarak gösterilen bazı olayların "kurgulandığı" öne sürülmektedir: Taksim'e cami projesi, Adli Yıl töreninde yaşananlar, Erbakan'ın Libya gezisi, İslam Şurası, Susurluk olayı, İran CB'nının Türkiye gezisi, Başbakanlıkta cemaat önderlerine verilen iftar yemeği, Sincan'da düzenlenen Kudüs Gecesi etkinliği teker teker yeniden incelendiğinde kurgu savının ne kadar geçerli olabileceği daha iyi anlaşılır.
(Yarın: 24 Aralık 1995 seçimlerini RP kazanınca...)