Geçtiğimiz hafta bir cinayete kurban giden oyuncu ve sunucu Vatan Şaşmaz vakası medya etiği ve habercilik ilkeleri açısından derslerle dolu. Kamuoyunca da bilinen Şaşmaz, Beşiktaş’ta lüks bir otelin odasında bir kadın tarafından kurşunlanarak öldürüldü. Şaşmaz’ın neden öldürüldüğü hala tam olarak bilinmiyor. Bu yazıyı yazmaya başladığımda polis ikilinin cep telefonu şifrelerini çözmeye çalışıyordu.
Peki Türkiye’de yayın yapan çok sayıda haber kanalı bu cinayeti nasıl verdi? Haber kanalların önemli bir kısmının habercilik şehvetiyle iki konuda hata yaptığını söyleyebiliriz.
Şüphesiz bu olay, 24 saat haber veren televizyon kanalları için bir son dakikadır. Ancak bazı haber kanalları bu son dakikayı kamuoyuna duyururken önemli hassasiyetleri gözardı etti. Biraz daha ayrıntıya odaklanalım. Verilen ilk son dakikalar habercilik açısından pek sorun teşkil etmeyecek gibi görünüyordu. “Oyuncu ve sunucu Vatan Şaşmaz Beşiktaş’ta bir otel odasında öldürüldü”. Haber ajanslarından gelen bu son dakika televizyonların haber merkezlerini de dalgalandırdı. Herkes “kim, neden ve nasıl öldürdü?” sorularına yanıt bulmak için büyük bir çaba içine girdi.
Bazı haber kanalları “sevgilisi tarafından öldürüldü” son dakikalarını vermeye başladı, ekranda bilginin kaynağı olmadan. Biraz sonra bu son dakika hemen hemen tüm ekranlarda yerini aldı. Haberde, veriliş şekline bakıldığında, tüm taşlar yerine oturuyordu.
Öldürülen kim?
Ünlü ve yakışıklı bir adam.
Öldüren kim?
Eski bir manken.
Nerede öldürülmüş?
Lüks bir otel odasında.
Oysaki haberin temel beş sorusundan birinin yani “kim” sorusunun yanıtı bu haberde yanlıştı. Vatan Şaşmaz’ın katili ‘saplantılı aşık’ ya da takıntılı bir kişiliğe sahip bir kadındı, ‘sevgili’ değil. Üstelik Şaşmaz’ın 4 aylık hamile bir eşi vardı. Bu bilgi ekranlara verilirken Şaşmaz’ın eşi, doğacak olan çocuğu, onu sevenler ve ailesi ne yazık ki düşünülmedi. Meslektaşlarımız en can alıcı iddiayı son dakika şehvetiyle kamuoyuna duyururken haberciliğin her olaya ve duruma şüphe ile yaklaşıp soğukkanlı bir şekilde bilgi alıp kamuoyuna aktarmak olduğunu unuttu.
Bu haberle ilgili ikinci yanlış ise Vatan Şaşmaz ve Filiz Aker’in cinayet sonrası olay yeri inceleme görüntülerinin medya tarafından kullanılması oldu. Haber kanalları bu görüntüleri ‘bulurlayarak’ vermiş olsalar bile bu medya etiği açısından problemli bir durum. Daha olay bu kadar sıcakken, cinayetle ilgili ‘neden?’ sorusu havada asılı duruyorken ‘olay yeri’ ne ilişkin bu görüntülerin ekrana aktarılmasının gazetecilik adına bir başarı olarak kabul edilmesi çok zor. Kamuoyu yararı klişesine sığınmak ise absürd. Ayrıca olay yerine ilişkin görüntülerin polis tarafından sızdırılması ise başlı başına sıkıntılı bir durum. Neyse ki İstanbul emniyeti soruşturma başlatarak görüntüleri sızdırdığı düşünülen bir polis memurunu açığa aldı. Ayrıca medya kendi etik kurallarına uymayınca mahkeme devreye girdi. Vatan Şaşmaz cinayeti ile ilgili yayın yasağı kararı aldı. Mahkeme bu kararı aldı ancak olan olmuştu. O görüntüler önce ‘Whatsapp’ gruplarında paylaşıldı. Sonrasında ise sosyal medya hesaplarına yayıldı… Hala çok etkili olan ‘konvasiyonel’ medya yani televizyon ve gazeteler, bu ‘şiddetin fetişizmi’ne yenik düşmemeliydi.
Unutmayalım ki medyanın temel görevi bir olay ve durumla ilgili kamuoyunu sağlıklı bir şekilde bilgilendirmektir. Doğruluğu teyit edilemeyen bir olayla ilgili gazetecilik şüphesiyle yaklaşmadan, sorgulamadan kamuoyunu ‘bilgi bombardmanı’na tutmak son derece yanlış bir tutum.
Umarım bu haberde yapılan yanlışlıklar haber merkezlerinin yazı işlerinde yeterince tartışılır ve bir daha böyle durumların yaşanmaması için meslektaşlarım kendilerini ciddi bir öz eleştiriye tabi tutar. Aksi taktirde bu tip ‘kaza’ları yaşamak kaçınılmaz olur.
NOT: Bundan sonra her Pazartesi günü star.com.tr'deki bu köşede ekranlara mercek tutacağım. Daha iyiyi aramak ve bulmak için televizyon haberciliğini, haberlerin sunuluş biçimini, içerikleri, tercih edilen dili masaya yatıracağım. Bir nevi televizyon ombudsmanlığı yapacağım. Siz değerli okurlarımızın her türlü katkı ve desteğine açık olduğumu belirtmek isterim. Nasıl derler? Allah utandırmasın.