İngiltere’nin Manchester kentindeki bombalı intihar saldırısı pazartesi gecesi yaşandı. Hedef, 20 bin kişinin olduğu bir konserdi. Ancak İngiltere’den bu saldırıya ilişkin haber ve bilgi akışı şaşılacak ölçüde yavaş, sınırlı ve yetersizdi.
Durum, doğrudan İngiliz yetkililerin tavrından ve devlet politikasından kaynaklanıyor. İngiltere, terör saldırısı haberlerinin teröre destek verdiğine, yapılacak soruşturmayı etkilediğine, teröristlerin sonraki planlarına yardım ettiğine, suç ortaklarının ortadan kaybolmasını sağladığına inanıyor. Bu yüzden bilgi akışı kısıtlı tutuluyor ve ilginç biçimde, medya, bu konuda devlete yardımcı oluyor. Medya verilenin dışında bir şey yazmıyor. İngiltere’de terör olayında ‘haber atlatmak’ yok.
Bu ‘sansür’ değil. Çünkü Batı’da her türlü özgürlük, zaten kanun sınırları içinde mümkündür.
Ve terörle mücadele, yalnızca emniyet önlemlerinden ve silahtan ibaret değildir. Toplumsal bilinç, sorumluluk, moral, dayanışma ve medya, bu mücadelenin ana güçleridir.
İngiltere’de terör saldırısıyla medya yayınlarında dikkatli olundu ama örneğin Müslümanlara yönelik sözlü ve fiziki saldırılar arttı. Terör önce vuruyor, sonra zihinleri zehirleyip zincirleme etki yaratıyor. Bu açıdan, zehirleme ve algı şekillenmesinde, medyanın rolünü düşünmek gerekiyor.
Koca kentten ‘haber’ alınamadı
Manchester 537 bin nüfusla İngiltere adasının altıncı büyük kenti. Uluslararası tanınırlığı olan, önemli bir kent. İç ve dış medyanın yeterince temsilcisi ve bağlantısı kentte mevcut. Ama 20 bin kişinin olduğu bir alanda yaşanan saldırının haberini milim milim taksitle duyurdular.
Yerel saatle 22:30’da - (Türkiye saatiyle 00:30) yaşanan saldırının haber olarak duyulması tam 60-70 dakika sürdü.
Saldırıya dair takma isim - rumuz kullanan ve üç bin takipçisi olan bir tweet hesabından ilk geçen bilgi 10:34 te. O da -Bir Balon patladı ve herkes bir bomba ya da silah sesi olduğunu sandı- diyor.
Konser salonunda evet balonlar var, ve görevlilerin panik yaşanmaması için salonda bu lafı yaydıkları biliniyor. Ama salonun temelden sarsıldığını hissetmemek de mümkün değil ve bunun balon olmadığını anlayacak kişi sayısı hayli fazla.
22:35 teki bir tweet de yine “Salonda ne oluyor? Büyük bir patlama sesi duyuldu ve herkes koşuyor, bağırıyor, ağlayanlar var” diyor, ama bin takipçisi olan bu hanımın mesajını o an bulmak, görmek mümkün değil.
Patlamadan 24 dakika sonra Manchester Polisi, twitter hesabından “Manchester Spor Salonu’nda olay ihbarı üzerine harekete geçtik. Bölgeden uzak durun, Ayrıntılar daha sonra” diyor. Bu hesabı izleyen varsa, bir bilgi var ama olay ne olayı? Kavga mı çıkmış? Belirsiz. Ve hala ulusal düzeyde bilgi yok. Uluslararası düzeyde hiç yok.
Olaydan 3 gün sonra polis, patlamadan 3 dakika içinde 240’tan fazla ihbar telefonu geldiğini, yaralılar ve ölüler olduğunun bildirildiğini duyurdu ama 3 gün sonra! O zaman bunlar açıklanmadı.
Olaydan 60-70 dakika sonra İngiltere ulusal medyası ‘Manchester’da ölü ya da yaralılar var’ haberleri geçti. Salon ve konser adres olarak verildi ama terör saldırısı olduğuna dair en ufak işaret yoktu. Akla izdiham, sahne çökmesi gibi sorunlar geliyordu.
‘Ölü ve yaralılar’ lafını duyunca ve İngiltere’nin disiplinli ketumluğunu bildiğimizden, 24 TV’de yayına bağlandık.
TSİ 02:30 civarında ve patlamadan 2 saat geçtikten sonra İngiltere’de konserde bomba patladığını, Amerikan kaynaklarından görüp sağlamasını yapıp yayına verdik. Konseri veren şarkıcının Amerikalı olması nedeniyle ABD olaya müdahildi. Daha İngiltere medyası bu unsurlara girmemişti.
Sonra yine aralıksız 24 TV yayınında iken, ABD’den gelen bilgi parçalarıyla saldırının intihar bombası olduğunu, konser salonunun girişinin, hem de konser bitiminde hedef alındığını, ölü sayısının 20’yi geçtiğini ve DEAŞ işaretlerini birleştirip, resmi tamamladık.
İngiltere’nin bu ayrıntılara girmeden ‘Terör kuşkusuyla bakılan olayda 19 ölü ve 50 kadar yaralı var’ diye ve çok steril biçimde açıklaması, TSİ 03:10’da geldi. Patlamadan 2 saat 40 dakika sonra.
Ve bu sürede İngiltere’de kimse bomba-intihar saldırısı-DEAŞ demedi, diyemedi.
‘Telaş ve heyecan yaratmayacağız’
Terörün vurduğu alandan çok daha geniş coğrafyaları, zihinleri, toplulukları etkilemesi, medya sayesinde. ‘Medya olmasa, terör olmaz’ sözü, yanlış değil. Ve ‘sosyal medya’ boyutuna girmiyoruz bile…
Okurun bilgi alma hakkı karşısında medyanın bilgi verme sorumluluğu ve yine medyanın istemeyerek de olsa terörün etkisini çarparak artırma etkisi, maalesef el ele gidiyor. Bir de ‘Terör propagandası’ suçu var, o ayrı.
Manchester saldırısında İsviçre Kamu Radyo TV kurumu, olayı yalnızca haber bültenlerinde verdi ve yayın akışını değiştirmedi. Baş editör diyor ki: “Terörün istediği telaş ve heyecan yaratmak. Biz bilgileri normal bültende vereceğiz, heyecanlı özel yayına girmeyeceğiz. Terör üzerine parlak ışıklar tutmayacağız. Ama haber verme yükümlülüğümüzü de yerine getireceğiz.”
Üzerinde düşünülmesi gereken bir tutum.