Yanan bir uçakla, motoru alev alan bir uçak arasındaki fark yaşam demektir. Cumartesi günü bir sürü medya kuruluşu “Yanan THY uçağı” diye haber yaptı. Gövdesi alev almış bir uçakta yapılabileceklerin sayısı yok denecek kadar azdır ama motor alev aldı mı kapatabilir, söndürme sistemlerini devreye sokabilirsiniz. Hadi bu çok nadir olan bir durum. Sosyal medyayı bir tarasanız, insanların en büyük şikayetinin kalkış için uçakta beklenen süre olduğunu görürsünüz.
Şirketler için zamanında kalkış demek uçağın kapıların kapatıp, körükten ayrılması demek. Uçak körükten ayrıldıktan sonra, yerden tekerlekleri kalkıncaya kadar Devlet Hava Meydanları kontrolüne geçer. Tıpkı yere teker koymasının ardından, körüğe yanaşıp kapılarını açıncaya kadar olan zamanda olduğu gibi.
Böyle zamanlarda yolcular sadece şirkete kızarlar çünkü işleyişi bilmezler.
***
Sadece yolcular değil medya da işleyişi bilmez. Oysa havacılık katı kurallar mesleğidir.
Mesela beton etkisi yapan bulutlar varsa o meydana inemezsiniz, seferi iptal edersiniz. Sonra “Hava pırıl pırıldı ama THY uçmadı” haberi okursunuz, ardından “Yolcu az da ondan seferi iptal etmişler” yorumları gelir. Sadece THY değil hemen hemen tüm şirketler nasibini alıyor bu tür söylentilerden. Türkiye’de sivil havacılık uzmanı yok denecek kadar az. Sivil havacılık haberleri bir süredir siyasi çekişmelerin parçası haline geldi. Buna ek olarak sivil havacılık sitelerinin yorum bölümlerinde dikkatimi çeken uçucu personel-teknik, kaptan-pilot ya da asker-sivil kökenliler gibi gruplaşmalar var. Hepsi sıkıntılı meseleler...
***
Bütçesi ve imkanları müsait olduğuna göre teklifi THY’ye yapmak lazım. Gazete, televizyon ve internet sitelerinden isimler belirleyip onlara sivil havacılık dersleri verilmeli. Pilotlara verilen tip eğitiminin özelliklerinden başlayıp, sivil havacılık kurallarına, bir uçağın tek motorla ya da tüm motorlarını kaybettikten sonra ne kadar uçabileceğinden tutun da geçmiş kazalar ve ardından alınan önlemlere kadar geniş kapsamlı bir kurs olmalı bu. Belki bu sayede “Yanan uçak” dememeyi öğrenir medyamız...