Taksim’deki Gezi Parkı çevresinde şekillenen gelişmelerden herkesin çıkaracağı dersler var. Ben, işin medya tarafı ile ilgiliyim, o nedenle, yaşanılanların meslek açısından değerlendirilmesi ve yapılan hataların tekrarlanmaması önemlidir.
1. “Çevre hassasiyetine” sahip sivillerin Gezi Parkı’nda gerçekleştirdikleri gösteri demokrasi açısından meşru ve normal bir eylemdir. Kenti yönetenler bu işi kazasız-belasız çözmek zorundaydılar.
2.Polisin, çevre amaçlı bir gösteriye biber gazıyla, bu ölçüde sert müdahalede bulunması, günümüz demokrasisi açısından hatadır. Bu tür müdahaleler, ancak, göstericilerin eylemin amacı dışına çıktıkları, çevreye zarar vermeye başladıkları anda devreye girebilir.
3.”Gezi Kaos”u olarak adlandırabileceğimiz bu gelişmede, medyanın izlediği hatalı yayın politikasının sorumluluğu vardır. Toplum, İstanbul’un merkezinde yaşanılan olayın normal medya kanalları tarafından yeterli biçimde aktarılmadığını sezdiği anda devreye sosyal medya girdi.
4.Demokrasilerde asıl olan medya-kamuoyu güven ilişkisidir. Sokaktaki insan, medyanın, hükümet, patron çıkarları, devletin içindeki bir vesayet örgütü gibi unsurlar tarafından yönetildiğini düşünmeye başladığı an, sosyal kaos riski yükselir. “Medya”nın “basın” olarak adlandırıldığı dönemlerde böyle durumlarda “fısıltı gazetesi” dediğimiz kulaktan kulağa yayılan dedikodu mekanizması devreye girerdi. Şimdi, risk daha yüksektir, çünkü “medya”nın bilinçli olarak haberden uzak durduğu izlenimi doğduğu an, Facebook ve Twitter devreye girmektedir.
5.Medya, karakteri ne olursa olsun, sosyal/siyasal habercilikte karartma uygulayamaz. Toplum, haberi, alandaki eğitimli muhabir ve onun geçtiği haberi belirli bir uzmanlık içinde değerlendiren editörden almak zorundadır. Normal medya kuruluşları bunu yapmadıkları takdirde, hem gelişmenin dışında kalırlar hem de yarattıkları boşluğa sosyal medya ile militan yayıncılığın girmesine yol açarlar.
6.Bir haber kanalının herhangi bir habere uzak kalması, o haberin kamuya ulaşmasını engellemez. Yalnız o kuruluşu bağlayan bir durumdur bu. Çünkü, günümüzde haber akışı internet üzerinden gerçekleşmekte, yalnız olayın yaşandığı toplum değil, bütün dünya, habere o zeminden anında ulaşabilmektedir. Yani, sizin, almış olduğunuz “görmeyelim” veya “küçük görelim” yönündeki bir kararın günümüz koşullarında hiçbir kıymeti yoktur.
7.Gezi Parkı olaylarını bütün dünya kanalları birinci haber verirken, Türk medyasının ana omurgasını oluşturan kurumların sergilediği tutum, önce medya-kamuoyu arasındaki güveni zedelemiş, devamında da sosyal medya üzerinden yayılan haberler ile gelişme, kaotik bir hal almıştır.
8.Durum, mesleğimiz açısından vahimdir. Artık, bir süre, fikri ne olursa olsun, sokaktaki insan, medyadan akan haberlere mesafe ile bakacak, sosyal medyanın belirli bir profesyonel süzgeçten geçmemiş dedikodu ağırlıklı haberleri toplumun kararlarında önemli rol oynayacaktır. Bu demokrasi açısından kolay alt edilemeyecek bir risktir.
9.Bir meslek ağabeyleri olarak, televizyon haber kanallarının yöneticilerini eleştiriyor ve uyarıyorum: Bir daha asla, Gezi Parkı’nda beş gün boyunca izlediğiniz yayıncılık politikasını tekrarlamayın!.. Bu yapılan, televizyon haberciliği açısından büyük bir zafiyettir, tekrarlanması halinde toplumsal olayların büyümesinden başka hiçbir sonuç vermez.
10.Burada gazeteleri neden ayrı tuttuğumu da mesleki açıdan hemen ifade edeyim: Gazete, “okur” olarak adlandırdığımız “tüketicinin” her sabah, kendi dünya görüşü çerçevesinde belirli bir ücret ödeyerek aldığı yayın kuruluşudur, haberi, istediği gibi değerlendirip, verme hakkına sahiptir. Televizyonlar, kamunun sahip olduğu frekanslar üzerinden yayın yaparlar. Frekans, Fırat nehri gibi ulusal bir varlıktır. Ulusal bir varlık üzerinden kira sözleşmesi ile yayın yapan televizyonun habercilikteki ana sorumluluğu kamuya karşıdır, haberde değil, ancak yorumda tercih kullanabilir.
11.Son söz patronlara: Günü birlik telaşlarınızla, çalıştırdığınız uzman gazetecilerin işlerine karışmayın kardeşim...
12.Bir söz de siyasilere: Hükümetlerin sokakta yıkılabileceği izlenimini topluma aktarırsanız, yaptığınız göreve ihanet edersiniz. Yapmayın!..
UYARI: Gezi olayları, Avrupa medyasındaki Türkiye görüntüsüne ciddi darbe vurdu. Bu, “kendilerine baksınlar” diyerek geçiştirebileceğimiz bir durum değildir. Aman dikkat!..