Hacca bu yıl gidenleriniz kendinizi şanslı sayabilirsiniz... İleride “Mescid-i Nebevi’yi tahribata uğramadan önceki haliyle gören sonuncu hacılardanım” deme fırsatınız olacak çünkü... Mekke’de Harem-i Şerif’in etrafının gökdelenlerle çevrilmesi hamlesini tamamlayanlar, şimdi dikkatlerini Medine’deki Peygamber Mescidi’ni de aynı âkıbete uğratmaya vermiş görünüyor...
Sadece Mescid-i Nebevi olsa neyse, İslâm’ın ikinci en önemli mabedi batı istikametinde genişletileceği için, Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer adlarına inşa edilen iki mescid ile Hz. Peygamber’in ilk bayram namazını kıldırdığı, ‘Mualla Mescidi’ diye de bilinen, Mescid-i Gamame de...
Evet, bu üç cami de genişlemenin kurbanı olacak...
İslâm’ın ilk döneminde inşa edilen bu üç cami Osmanlılardan büyük ihtimam gördükleri için birer tarihi miras... Buldozerlerin bu mirası yerle bir etmesi an meselesi...
Maalesef İslâm Dünyası’ndan hemen hiç itiraz sesi yükselmiyor...
Mekke ve Medine bir ulus-devletin topraklarında bulunuyor, dolayısıyla Suudi Arabistan hükümetinin onlar üzerinde egemenlik hakkı var; ancak kutsal topraklarda yapılacak her türlü değişiklik bütün Müslümanları ilgilendirir. Kültür mirası değerli camilerin olduğu gibi korunması için seslerin yükseltilmesi gerekiyor.
Genişletme çalışmalarının sebebini anlamakta zorlanmıyoruz; ancak bunun yerine getiriliş biçimini anlamamız zor. Her yıl üç milyona yakın Müslüman hacca gidiyor; hepsini aynı anda belli yerlerde bulundurma zorunluluğu bazı değişiklikler yapılmasını gerektiriyor.
Nitekim ‘Şeytan taşlama mahalli’nin yeniden düzenlenmesiyle Mina’ya çıkışların raylı sistemle gerçekleştirilmesi değişiklikleri beğenildi. Artık izdiham tehlikesi olmaksızın taşlanabiliyor ‘Şeytan’... Kısacık mesafelerin saatler süren bir yolculuğa yol açmasının yerini dakikalarla ifade edilen bir kolaylığa terk etmesine kim itiraz edebilir ki zaten?
Oysa Mekke’de Harem-i Şerif etrafında yapıldığı ve şimdi Medine’de Mescid-i Nebevi civarında tekrarlanması düşünülen değişiklikler her türlü nezaketten uzak, hoyratça bir yıkımla gerçekleştiriliyor. Yerine konulanlar göğüs kabartacak türden iyileştirmeler olsa neyse; yakın yıllarda hacca gidenlerin fark ettikleri gibi, Kâbe’nin etrafı -çoğu alış-veriş merkezi olarak kullanılan, bazısı otel- devasa binalarla çevrili...
Ashab-ı Kiram’a ve Hz. Peygamber’in ailesi fertlerine ait meskenler yok edilip uluslararası otel zincirlerinin şubeleri açıldı Mekke’de... Beş yıldızlı otellerde konuk olan, ya da alış-veriş ihtiyacı duyanlar için, Kâbe’den çıkıp iki adımda otellerine ve dükkânlara ulaşmak kolaylık elbette; ancak ne pahasına bir kolaylık?
Tarihle irtibat kurulmasını sağlayan, geçmişi hatırlatan mirasın yok edilmesi pahasına...
Vaktiyle “Ecyad Kalesi yıkılacak” haberi ulaştığında duyulan hassasiyet, herhalde değişiklik projelerinin durdurulmasının imkânsızlığının anlaşılmasından olmalı, şimdilerde pek ortada görünmüyor. Ecyad Kalesi yıkıldı, Hz. Peygamber’in hanesi de; şimdi de Medine’deki tarihi öneme sahip eserler benzer bir yok edilme tehdidi altında.
Ak Parti hükümeti Suudi Arabistan ile yakınlığını yıkımların yanlışlığını anlatmak ve düzenlemelerin tarihi mirasın yok olmasına yol açmadan yapılmasını sağlamak için kullanmalı.
Ne de olsa yıkılma tehdidi altındaki eserler Osmanlı’dan miras...