Dün TBMM Genel Kurulu'nda Anayasa Mahkemesi'nin Can Atalay kararı ile ilgili Genel Görüşme açılmasına ilişkin önerge görüşüldü. Ve reddedildi.
Muhalefet, zaten bir netice alamayacağını bile bile sırf siyasi gerilim çıkartma adına bir algı operasyonu başlattı.
Meclis'te yaşanan kavga sahnelerini, elbette yadırgıyoruz.
Bunu söylerken TİP Milletvekili Ahmet Şık'ın küstah, rezil, bayağı provokasyonunu görmezden gelemeyiz.
TİP milletvekili, kürsüye komünist taktiklerden bildiğimiz provokasyon hazırlığı ile gelmiş. Çünkü hakaretlerini ve tahriklerini kâğıda bakarak yaptı.
İçinde birikmiş komünist tortuyu, Meclis'i karıştırmak için ortalığa saçtı.
Bu militanı, canlı yayında dinlerken milyonlarca insan, "yok mu şunun ağzına iki tane çakacak?" diye söylenip durmuştur...
Hemen CHP yandaşı TV kanallarını açtım.
Sözcü TV ve Halk TV, ısrarla Ahmet Şık'ın masumiyetini ispatlama çabası içinde, "küçücük bir eleştiri hakkına bile yumrukla cevap veriyorlar" zırvasını tekrarlayıp durdular.
Şimdi Ahmet Şık'ın "küçücük eleştiri hakkı" dedikleri sözlerini yazalım:
"Sizde hiç utanma yok. Utanmanız, haysiyetiniz yok. O yüzden usulü konuşmaya gerek yok. O salladığın parmağı kıracağız. Sen bunu yaşayacaksın. Şerefsiz. Bu ülkenin en büyük terör örgütü, buradaki sıralarda oturanlardır."
Meclis çatısı altında milletin vekillerine "haysiyetsiz" demek bir komünist hezeyan değil de "küçücük eleştiri" ise bunu savunanlar, kendilerine haysiyetsiz denmesini kabul mu ediyorlar?
Türkiye, 15 Temmuz FETÖ ihanetinin bastırılmasından beri kesin bir ayrışmaya gitti.
Bir tarafta milleti, milletin mana köklerini/değerlerini, yerli ve milli olmayı savunanlar, güçlü ve büyük Türkiye sevdalıları...
Diğer tarafta köksüz, taklitçi yaşam tarzı ile Batı'nın bendesi olmayı seçen, dış politikada Haçlı/Siyonist ekseninde dönmeyi çağdaşlık sanan, küreselcilerin gönüllü yandaşlığını savununlar...
Türkiye'nin temel meselelerinin hepsinde karşımıza çıkan hakikat budur.
Asker içindeki cuntacıların darbelerinde bu var... Washington'da bu cuntacılara, "bizim çocuklar" dendiğini unuttuk mu?
Darbecileri ilk tebrike, Anayasa Mahkemesi üyelerinin gitmesini nasıl izah edeceksiniz?
Rahmetli Adnan Menderes ve arkadaşlarını cuntacılara, İsmet İnönü'nün astırdığını unutacak mıyız?
7 Şubat MİT Krizinde, 17-25 emniyet-yargı darbe kalkışmasında, MİT TIR'larının jandarma içindeki, yargıdaki hainler ve FETÖ mahrem imamlarının kumpası ile durdurulması ihanetinde, 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminde, CHP'nin nerede durduğuna bakınız.
Dün Meclis'teki ayrışmanın aynısı, tıpkısı oralarda da yok mu?
Hakikatin orta yerinde Anaya Mahkemesinin toplum vicdanını yaralayan kararları bulunmuyor mu?
MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli, şu ifadeleri kullanırken milletimizin hissiyatına tercüman olmadı mı?
"Anayasa Mahkemesi artık milli güvenlik sorunudur. Mahkeme başkanı ve mahut üyeler devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün, toplumsal huzur ve güvenliğin muarızı haline gelmişlerdir. Böyle gidemez, böyle bir mahkeme yapısı Türkiye'de yüksek yargı organları içinde yer alamaz, almamalıdır. Verdiği skandal hak ihlali kararlarıyla iç barış ve huzur ortamını sarsan ve kaos üretim merkezi olduğunu teyit eden Anayasa Mahkemesi, tekrar ifade ediyorum ki ya kapatılmalı ya da yeni baştan yapılandırılmalıdır. DEM'cilerin, DEM'lenmiş CHP'nin ve diğer marjinalleşmiş yedeklerinin Anayasa Mahkemesini siyasi siper haline getirmeleri Türk hukuk sistemine sürülmüş kara bir lekedir. Teröriste hak ihlali kararı veren bir mahkeme Türk milletinin mahkemesi olamaz, bunun adına da adalet denilemez."
Büyük fotoğrafı asla göz önünden ayırmamalı...