Türkiye Paris’te yaşanan üçlü infaz sınavını başarıyla geçti. Eğer cinayetler görüşme sürecini baltalamak için gerçekleştirildiyse bile tam tersi bir amaca hizmet etmiş oldu. Süreç bu cinayetlerden olumsuz etkilenmek şöyle dursun, daha bir güçlendi.
Aynı şekilde öldürülen üç kadının cenaze törenleri de PKK ve BDP için başarılı bir sınav oldu. Habur’dan farklı olarak, bazı aşırılıkları saymazsak cenaze, sürece zarar verecek şekilde kullanılmadı. Tam tersine örgüt görüşmelerden yana olduğunu göstermeye çalıştı. Törene katılan pek çok kişinin üzerindeki siyah kıyafet tutulan yasın, beyaz kaşkol ise barışın sembolüydü. Söylenene göre semboller ve törenin uygulanma şekli
Abdullah Öcalan’ın fikriymiş. Bu doğruysa Öcalan örgüt üzerinde gücünü kanıtlamada bir puan daha almış oldu.
Elbette cenaze töreninde her türlü önlemi alan ve törene katılanları provoke etmemek için elinden geleni yapan güvenlik güçlerini de unutmamak gerekir. Onlar da devlet namına bu sınavı başarıyla geçtiler.
Medya şaşırttı
Beni en fazla etkileyen ise medyanın tavrı oldu. Cenazeden canlı yayın yoktu, birkaç istisna dışında olayı abartılı şekilde vereni de görmedim. Oysa bizim bildik medya bire bin katarak, ham görüntüleri anında ekranlara aktararak, eğer olay yoksa kameraları sallayarak olay varmış gibi yaparak vs. terörün propagandasını terör örgütünden çok daha iyi yapardı. Ne yalan söyleyeyim Fenerbahçe-Galatasaray maçı sunar gibi yayınlanacak bir cenaze bekliyordum. Belli ki devlet burada da önlemini almış ya da medya kuruluşları bu ülkenin vatandaşı olduklarını hatırlayıp ülkelerine kötülük yapmamaya karar vermişler. İyi de etmişler. Onların bu sağduyulu tutumu sayesinde cenaze töreni ajite edilmeden ve kitleleri kışkırtmadan tamamlanmış oldu.
Kandil kararsız
Böylece zorlu bir viraj daha dönüldü. Şimdi gözler yeniden İmralı’da. Orada nelerin konuşulduğunda. Belli ki İmralı’ya önce BDP ve diğer bazı sivil unsurlar, ardından ise Kandil eklenecek. BDP Birinci Açılım’dan farklı olarak sürece katılmak için çok istekli görünüyor.
Kandil ise henüz net bir duruş sergileyemedi. Tam tersine Kuzey Irak’tan çok sayıda silahlı PKK’lı Türkiye’ye sızmaya çalışıyor. Şehirlerde de eylem hazırlıkları devam ediyor. Henüz örgütün saldırı hazırlıklarında bir yavaşlama gözlenmedi. Herhalde Kandil de farkındadır, bugünlerde eğer PKK başarılı bir silahlı saldırı gerçekleştirirse görüşme sürecine asıl sabotaj işte o zaman olur.
Diğer taraftan havalar yakında ısınmaya başlayacak, yani PKK’nın eylem yapmasına uygun koşullar oluşacak. Örgüt içinde bahar ve yaz ayları eylemsiz geçer ise bunun militanları bir arada tutma işine zarar vereceğini savunanlar var. Dahası eylemsizliğin görüşmelerde örgütün elini zayıflatacağını,
PKK’nın tüm gücünün silahtan geldiğini iddia eden PKK’lı üst düzey yöneticiler de var. Kısacası süreç ilerledikçe PKK’nın cevaplaması gereken sorular artıyor.
Cesaret yetmez
Diyarbakır’daki cenaze töreninde BDP’li Demirtaş barışın cesaret ve yürek işi olduğunu söylüyordu. Benzeri cümleleri her kesimden duyuyoruz. İyimserlik tüm ülkeye yayılıyor, çünkü herkes barış istiyor. Elbette ben de istiyorum. Fakat ağzımız sütten o kadar çok yandı ki, yoğurdu da üflemek zorundayız. Belki önümüzdeki yolda daha pek çok sabotaj hazırlığı var. Bu nedenle iyimserliğe ‘evet’ demekle birlikte ihtiyatı da elden bırakmamak zorundayız.
Cesaret, iyimserlik ve yürek tamam da bu iş emek, sabır ve gerçekçilik de ister. Eğer gerçekçi olmazsanız gerçekler kendisini size fena bir şekilde hatırlatır.