Rauf Denktaş... Kod adı Toros… Hep Girit’i hatırlatırdı...
Doğu Akdeniz’in dar deniz koridorlarını dedelerinin malıymış gibi genişleten Rum-Yunan ikilisi ile karşı karşıyayız. Dede malı söz konusu ise arazi gerçekten bizim dedemizin malıydı. Yunanistan, bulduğu bütün kayalıklar üzerinden Ege’yi kapatmaya çalışıyor. Araziyi savaş sonucu kaybetmek, tarihte vardır. Tarih sınır değişiklikleriyle doludur. Ancak tarihte, savaşla kaybedilenin ötesinde, el konan, boşluktan istifade gasp edilen araziler de vardır.
İspanya, savaşta yenilip 1713 Utrecht Anlaşmasıyla el değiştiren Cebelitarık’ı bugün İngiltere’den istiyor. O dosyalar kapanmamışken, Girit’i unutmak, olmaz.
Kıbrıs ile Girit, aynı süreçlerin adalarıdır. Süreç, Girit’in oldu-bitti sonucu el değiştirmesiyle başlamıştır. Sonra aynı oyun, Rodos dahil 12 adada sürmüştür. Kıbrıs’ta ise aynı oyuna izin verilmedi, verilmiyor.
Rahmetli Rauf Denktaş bizlere ‘Girit’in nasıl kaybedildiğine bakın, Girit’i inceleyin, Girit’i unutmayın, çünkü Kıbrıs’ta da aynı numarayı yapıyorlar’ demişti. Denktaş, Girit tecrübesi ışığında Kıbrıs’a hassastı. Girit’i bizler unuttuk. Hatırlamak ve unutmamak gerekiyor. Bakınca, Girit’in elden çıkışı, zayıf Yunan argümanlarıyla doludur. Girit, fiili bir Enosis uygulamasıdır. Girit, daha büyük sorunların arkasına gizlenmiş ve arada uyutulmuş bir oldu-bittidir.
Adadaki Rumların Yunan ana karasıyla birleşme hevesi, ilk 1897’de Türk ordusunun müdahalesiyle bastırıldı. Yunanistan, yenilgiyle ‘Büyük Devletleri’ yardıma çağırdı. Fransa, Avusturya, İngiltere ve Rusya müdahalesiyle Osmanlı durduruldu. Konu, her zamaki gibi ‘zavallı Hıristiyanlar, zalim Osmanlı tarafından eziliyor. Hıristiyan kardeşlerimizi korumalıyız’ paranteziyle Avrupa’da dolaştırıldı. Adadaki Rumlar, İngiliz himayesi bile istediler. İngiltere’nin Kıbrıs-Girit alakası paraleldir. Ancak o sıra İngiltere Babı Ali’yi destekliyordu, Girit’ten uzak durdu. Belki de Süveyş-Mısır hakimiyeti açısından, Kıbrıs’ı daha öncelikli gördüler. İstanbul’daki 1908 Darbesinin ardından Osmanlı vilayeti Bulgaristan’ın bağımsızlık ilan etmesi, Bosna-Hersek’in Avusturya tarafından ilhakı, Girit’teki Rumların Yunanistan ile birleşme ilanı tesadüf değildir. Darbe, çözülmeyi ve çöküşü hızlandırmıştır.
Milli Savunma Bakanlığı Girit’te su altında Türk bayrağı açan komandoların fotoğrafını paylaşmıştı.
Girit dosyası
Girit’in gaspı 1908-1913 arasındaki kısa süreçten ibarettir. Girit, Doğu Akdeniz’de ve Osmanlı’nın Balkanlardan uzaklaştırılmasında kilit önemdeydi. Öyle ki, tam ‘Altı Büyük Güç’ Girit’i ortaklaşa yönetmeye başlamıştı. İngiltere, İtalya, Fransa ve Rusya dörtlüsü yanında, Almanya ve Avusturya... Sonraları, Almanya ve Avusturya Babı Ali ile ilgili daha büyük projeleri olduğundan, Girit meselesinden çekildiler. 1906’ya kadar zaten Girit, Dört ülke tarafından korundu, adaya da kukla bir Yunan valisi atadılar.
1908’de Bulgaristan ve Bosna Hersek kopunca, krizler Babı Ali’yi çaresiz bırakmıştı. Politik gündemde Girit de vardı, ancak ada uzaktı, sahipsiz kalmıştı. 1909-1911 arası Babı Ali Balkanlar ve Kuzey Afrika’da başlayan yangınlara yetişmeye çalışırken, Giritli Rum çoğunluk, Yunanistan ile bütünleşme çabasını sürdürdü. Balkan Savaşı yenilgisinin ardından Girit bağlantılı iki kilit gelişme vardır: 30 Mayıs 1913 Londra Anlaşması ve 10 Ağustos 1913 Bükreş Anlaşması... Londra Anlaşmasında Osmanlı karşısında Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan, Karadağ vardı. Anlaşmada, 4. maddede Osmanlı, Girit egemenliğini diğer imzacılara bırakmıştır. Yani dört ülkeye. Sonra Ağustos 1913’te Romanya, Yunanistan, Karadağ, Sırbistan ve Bulgaristan, yağmalanmış Osmanlı arazisini kendi aralarında pay etmişlerdir. Burada 5. maddede Bulgaristan, Girit hakkından vazgeçtiğini bildirmiştir. Kim lehine? Soru budur... Bulgaristan çıkınca Girit’te yine dört egemen vardır.
Ardından 11 Kasım 1913 tarihli Osmanlı-Yunanistan arasında Atina anlaşması, terk edilen yerleri teyit eder, mesela Batı Trakya’yı ayrıntılı kapsar, ancak Girit’e değinmez. Üstelik Atina, Bükreş Anlaşmasını teyit eder. Girit, ima yoluyla egemenlik gaspına hedef olmuştur. Daha büyük, daha önemli meselelerin ve arazilerin arkasına gizlenip, kaçırılmıştır. Girit bir oldu-bitti hikayesidir. Belki olmuştur, ama bitmemiştir.