Geçtiğimiz gece, Ermenistan Başbakanı Paşinyan’ın tarihi konuşmasıyla gözü yaşlı Karabağ’ın akıbeti de belli oldu... "Başka şansım yoktu’’ diyordu bu açıklamada Paşinyan. ‘’ Hepimiz için çok zor bir karar verdim. Rusya ve Azerbaycan Devlet Başkanları ile Karabağ savaşının sonu için anlaşma imzaladım. Açıklama metni benim ve halkım için inanılmaz acı verici" diyerek devam ediyordu. Pek alışık olmadığımız türden tutkulu-takıntılı bir açıklama. Ama sadece bu sözler bile, Karabağ meselesinin Karabağ’dan ibaret olmadığını açıklayacak nitelikte...
Defalarca ateşkesi delip, sivilleri ve yerleşim sahalarını hunharca vuran Ermenistan için, umudun tükendiği bir çizgiye varılmış demek ki... Rusya’nın da bu anlaşmayı onayladığı açık. Türkiye ise hem devlet düzeyinde hem milletin kalbinde Azerbaycan ile bir ve beraberdi zaten. Türkiye’nin 90’lardaki facialarda sessiz ve kendi meselelerine gömülmüş bir çaresizlik içinde kıvrandığı günlerde, kardeş Azerbaycan’a yardım eli uzatamamıştı. Azerbaycan desteğiyle Türkiye, dünya çapında saygıyla izlenen bir liderlik sergilemenin yanısıra, savaş sanayiinde geçirdiğimiz devrim niteliğindeki aşamaları da dünyaya duyurdu. Zaten Türkiye o kadar aktif bir diplomasi atağı gerçekleştirdi ki, Karabağ’ın geleceğinde de Türkiye Azerbaycan’ın yanında ve teminat olarak hep var olacak. Varılan anlaşmaya bakılırsa, Türkiye ve Rusya, bölgedeki asayişi sağlamakla ilgili bazı görevler alacaklar... Güçsüz bir Türkiye olsaydı, kendi kendine konuşan bir Türkiye olsaydı, bugün o masalarda Azerbaycan, Ermenistan ve hamisi Rusya’ya karşı, tek başına bir yalnızlığı yaşayacaktı.
Cumhurbaşkanı İlham Aliyev de Karabağ’ın azadlık mücadelesinde bizzat çatışmanın içindeydi. Artık Azerbaycan’ın muharip bir başkanı var... Anlaşma sonrası; ‘’Ağdam bölgesinin 20 kasım, Kelbecer’in 15 kasım, Laçin’in ise 1 Aralık’a kadar Azerbaycan’a verileceğini‘’söyledi İlham Aliyev. Anlaşmaya göre; Rusya 5 yıl süreyle Karabağ’da kalacak, Türkiye ve Rusya ortak barış gücü kuracaklar... Sonrasında Karabağ tam anlamıyla özgür olacak.
Karabağ’ın 1992’den bu yanan döktüğü göz yaşı inşallah diniyor! Ermeni çetelerin terör gücüyle Karabağ’dan sürdükleri Azerbaycanlılar da evlerine yurtlarına geri dönecekler...
15 gün kadar önce, Azerbaycan televizyonlarında gösterilen bir kamu spotunda, büyükannesiyle otobüs garında köylerine gidecekleri peronu arayan bir çocuğu izlemiştim... Otobüsler kalktıkça; ‘’nene bizimkisi bu mudur?’’ diye soruyordu. En sonunda büyükannesi onu üzerinde ‘’ŞUŞA’’ yazan bir otobüse bindirmiş, koltuğa oturur oturmaz da, çantasından çıkarttığı büyücek bir kapı anahtarı torununa uzatmıştı... Belki diasporalarda paralı azgınları yok Azerbaycan’ın ama büyük bir bilinç var Azerbaycanlılar’da... Atadan, evlada ve toruna geçen bir hassasiyet bu. Ve sonuna kadar insani.
Ermenistan’ın diasporalar boyunca büyük fonlar aracılığıyla dokuduğu nefret ve kin tezgahlarının karşısında, Azerbaycan’ın sadece kendi gücüyle ve kendi ruhuyla gerçekleştirdiği mücadele, dünyada eski ezberlerin bozulabileceğine dair atılmış bir havai fişeğe benziyor. Çünkü Azerbaycan sadece Karabağ’da mücadele vermedi... ABD’deki, Fransa’daki, İtalya’daki, Belçika’daki Türkler ve Azeriler de tıpkı savaştaymışçasına sert bir mücadele verdiler Ermeni saldırıları karşısında... Azerbaycan’ın değerli ve şahsiyetli yalnızlığı, Türkiye’nin gür nefesi ve desteği ile birleşince, değerli yalnızlıktan çıkıp, değerli çokluğa dönüştü...
Dolayısıyla filmde torununa Ermenilerce gasbedilmiş Şuşa’daki evlerinin anahtarını veren büyükanne, o anahtarı sadece torununa uzatmadı. Sanki bana da, bizlere de uzattı. O kısa filmi seyrederken, kalbim, hiç gitmediğim görmediğim Şuşa’nın heyecanıyla, özlemiyle doldu taştı...
‘’Ermenistan yenildi, zafer Azerbaycan’ın’’ yazıyor ajanslarda. Haber yayınlandığından itibaren, defalarca girip bakıyorum haber sitelerine. Bu cümleyi okuyunca kalbim çarpıyor: ‘’Ermenistan yenildi, zafer Azerbaycan’ın’’...
Anlaşmanın bir diğer önemli maddesi de Nahçıvan ile ilgili... Biliyorsunuz Stalin, Ermeni nüfusla Azeri nüfusu birbiriyle sürtüşmelerinin devamlı olması niyetiyle, iç içe eyaletlere bölmüştü... Ermenistan’ın içindeki bir bölge olarak Nahçıvan sanki bir yalnız ada gibiydi. Buna mukabil Karabağ da Ermenistan’ın iç kısımlarına doğru bir ada gibiydi. Ve fakat Azerbaycan- Nahçıvan iletişim koridoru kapalıydı. Oysa Ermenistan- Karabağ arasındaki ulaşım imkanı hiç bir zaman kapatılmamıştı. İşte yapılan son anlaşmayla birlikte Nahçıvan-Azerbaycan koridoru açıldı. Türkiye’den yola çıkan birisi, Çin’in orta kısımların kadar, bir ‘’Türk hattı’’nda yürüyecek artık. Bu anlaşmayla kesintisiz bir ‘’mavi harita’’ oluştu... Bu yolu yürüyüceklerin ayakları taşa değmesin, yolları hep açık olsun...