Kimin ne yaptığını anlamak elbette kolay değil. Son bir haftada ortaya çıkan tablo kafaları bir hayli karıştırdı. Peki gerçekten öyle mi? Yani olup biten gerçekten anlaşılmayacak durumda mı? Yoksa biraz soğukkanlı bakıldığı takdirde kimin nerede durduğu gayet açık mı?
Elbette tüm bunları daha açık konuşabilmenin önünde engeller var. Birincisi, olup bitenin sıcaklığı, soğukkanlı yaklaşımlara kolayca geçit vermiyor. İkincisi, işin perde arkasında kimin olduğuna dair söylenecekler, daha çok akli deliller üzerinden ortaya konulabiliyor. Dolayısıyla söylediğiniz her şey ‘Yalan, iftira, belge var mı kardeşim belge’ duvarına çarpıyor.
Bakalım öyle mi gerçekten.
Bir: Herhangi bir eylemin içinde masum insanların, üstelik tamamen iyi niyetle yer alması, onların bir başka amaca ya da operasyona hizmet edebileceği gerçeğini değiştirmez.
İki: Türkiye’de hassas fay hatlarının ne olduğunu ve bunların birileri tarafından kolayca daha kırılgan hale getirilebileceğini bilmek için, herhangi bir sosyal bilimin uzmanı olmaya gerek yok. Bizden daha fazla bilenler var ki, Türk-Kürt çatışması üzerinden istenen ve aranan gerçekleşemediği için, bu kez devreye mezhep temelli bir çatışma arayışı girmiştir.
Üç: Eylemlerin herhangi bir şekilde çevre, yeşil alan, ağaç ve benzeri başlıklar üzerinden okunması mümkün değildir; bu herkesin aklıyla alay etmektir. Tekrar vurgulayayım, gerçekten masum ve insani duygularla sokakta insanların bulunması bu gerçeği değiştirmez.
Dört: Türkiye, Kürt sorunu gibi devasa bir başlıkla boğuşurken, çözüm noktasında gerek müzakere, gerek akil adamlar, gerekse her zamanki müthiş toplumsal sağduyu üzerinden önemli bir aşamaya gelmiştir. Azıcık aklı olan sormaz mı, tam da bu ortamda neden birileri sokakları karıştırıp taş taş üzerinde bırakmıyor diye.
Beş: Suriye sorunu üzerinden Türkiye’deki mezhep fay hattını harekete geçirmek isteyenlerin, şu anda sahada olup bitenle hiç mi ilgisi yoktur. İnsaf ediniz, bu alana yıllar yılı yatırım yapmış koca bir Avrupa ülkesi var. Yanı başımızda komşularımız var. Sokaklara fırlayan maskeli adamları, örgütleri bir kenara bırakıyorum. Samimi ve insani kaygılarla eylem yaptığını söyleyenler, kiminle aynı parantezde olduklarını hiç mi düşünmez.
Altı: Başbakan Tayyip Erdoğan’ın geniş kitlelerin olup bitene tepkisini ifade eden ve bu tepkilerin kontrol edilememesi durumunda neler olacağına işaret eden açıklamaları, hangi akılla, hangi izanla tehdit ve kışkırtma olarak okunmaktadır. Bu toprakların geçmişinde hepimizin acıyla andığımız örnekler ne çabuk unutulmuştur.
Yedi: ‘Başbakan geri adım atsın, özür dilesin’ korosu, kuşkusuz malum operasyonun bir parçasıdır. Bu operasyon Erdoğan’ı tasfiye etmek, Türkiye’yi bölge politikalarında geriletmek ve büyüyen Türkiye’den rahatsız olan sermaye çevrelerine yeniden hayat vermek amacını taşıdığı için, malum koronun sesi fazla çıkmaktadır.
Sekiz: Tam da bu nedenle, büyük bir sermaye grubu ve onun tetikçisi/taşeronu olmaktan asla utanıp sıkılmayan bir medya grubu; sokakları, olayları köpürterek Başbakan’a mesaj vermek, hatta tehdit etmek hesabındadır.
Dokuz: Türkiye, değişim yolunda dev adımlar atarken, geçmişin kurgusunda yeri büyük, rahat ve hesap sorulmaz olan sermaye çevreleri, sıranın kendilerine geldiğinin elbette farkındadır. Kıta Avrupası’ndaki destekçileri, istedikleri gibi harekete geçirdikleri mezhep kartını kullanarak onlara nefes aldırmaya çalışmaktadır.
On: Boşuna çaba. Erdoğan’a yönelik bu tasfiye hareketi bir kez daha sonuçsuz kalacak, Türkiye yoluna devam edecektir. Keşke bunlar yaşanmadan ve bunca yara alınmadan bunu anlamak mümkün olsaydı.