Türkiye dünya insanı yardım sıralamasında ikinci sırada. Ekonomik gelişmişlikle kıyaslandığında birinci sıraya yükseliyor. Bu bizi diğer ülkelerden ve milletlerden ayırıcı bir vasıf... Türkiye'nin yumuşak gücü... Herhangi bir Afrika ülkesine gittiğinizde özellikle de Somali, Nijer, Çad, Gine gibi yoksulluğun günlük yaşamı zorlaştıracak sınırlarda seyrettiği ülkelerde, bu hayırseverliğin insanların hayatında nasıl büyük değişiklikler meydana getirdiğini fark ediyorsunuz.
Bunun aynı zamanda nasıl büyük bir hamiyet olduğunu da. Başka dinlerden, ırklardan milletlerden insanlara yardım etmenin kendi milletin, vatanın adına da yapılmış bir hayır olduğunu, sana edilen duanın aynı zamanda Türkiye'ye edildiğini görüyorsun.
***
İnsani yardım faaliyetleri deyince aklımıza hemen işin maddi kısmı geliyor ama öyle değil. O yardımları hangi insanlarla yapacağınız, ekonomik yönü kadar önemli. Yardım derneklerinin profesyonel çalışanlarından söz etmiyorum, dünyada hayatını insani yardıma seferber etmiş büyük bir gönüllüler ordusu var.
Onların emeğinin maddi bir karşılığı yok, ölçülemez bir değer üretiyorlar çünkü.
Sizin için küçücük bir şey bir kadının, bir çocuğun hayatının tamamına tesir edecek bir büyüklüğe dönüşebiliyor. Ama önce, buna adanmış gönül olmak gerekiyor.
***
Biz insani yardımın ne denli önemli olduğunu Marmara depreminde gördük. Binlerce hayatla birlikte devlet de adeta depremin yıkıntıları altında kalmıştı. Toplumu yeniden dirilten, olayın hemen akabinde yaraları saran ve ilerleyen yıllarda da meydana gelen travma sonrası sorunlarda sivil toplum duruma vaziyet etmişti. Bu tecrübe Türkiye sivil toplumunu bir yerden bir yere taşıdı son 10-15 senede Kızılay, AFAD gibi devletin yardım ve kurtarma çalışmaları yapan kurumları dünya ölçeğinde bir numaraya yükseldi. Kızılay deyince akla yırtık bez çadırlar gelirken bugün Suriye'den Arakan'a dünyanın pek çok noktasında Kızılay ve AFAD'ın faaliyet halinde olduğunu görüyoruz.
Devletin yardım kurumları Türkiye'nin diplomasi gücü olarak da iş görüyor artık. İHH gibi pek çok sivil toplum örgütü ise çok sayıda ülkede Türkiye'yi temsil ediyor. Ama bir de hayatını insani yardıma adayan gönüller var. Kurumsal kimlikleri olmaksızın, üç beş kişi bir araya gelip hayatlarını paylaşarak çoğalıyorlar, bir iken bin oluyorlar ve bu sayede da dokundukları her şeyi, herkesi daha değerli hale getiriyorlar.
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dört günlük Afrika seyahatinin ikinci durağı olan Çad'da tanıştığım Esma Aktaş ve üç arkadaşı işte o kadınlardan.
Kocaeli Maşukiye'de kendi aralarında tefsir dersi yapmak üzere toplanan bu kadınlar ders halkalarını Çad'a taşıyıp buradaki kadınlara ve genç kızlara dikiş, örgü, dantel gibi el işleri öğretmeye başlamışlar. Yanlarına gittiğimizde bir kermes için hazırlık yapıyorlardı. Bitmiş ürünleri tasnif ediyor, diktikleri elbiseleri, ördükleri çantaları etiketliyorlardı.
Esma Hanım ve arkadaşlarına minnetle bakıyor, Türkiye'den gelmiş olan bu kardeşlerinin hayatlarını değiştirdiğini söylüyorlar. Sadece el işi yapmayı değil aynı zamanda dayanışmayı, birlikte bir şeyler yapmanın zevkini öğretmiş Esman Hanım ve arkadaşları.
Hiçbir beklentisi olmadan Türkiye'den Çad'a gelen tefsir arkadaşları fedakarlığın, hamiyetin insanı yücelten yönünü göstermiş oluyorlar aynı zamanda. İnsan olmanın en ayırıcı vasfının başkası için karşılıksız bir şey yapabilmek olduğunu...
Esma Hanım eşini 35 yıl önce kaybetmiş, kızını büyüttükten sonra kendini yardım işlerine vermiş. Bir süre sonra bu yardımları sürekli ve kalıcı hale getirmeye, balık vererek değil balık tutmayı öğreterek yardım etmeye karar vermiş. Çad'dan önce Lübnan, Bangladeş, Gana, Etiyopya ve Burkina Faso'da da kadınlara el işi eğitimi veren atölyeler kurmuşlar. Tefsir dersiyle başlayan arkadaşlık sınır aşan bir yardım hareketine dönüşmüş.
Esma Hanım "Durmak yok, sırada yeni ülkeler, yeni kadınlar, yeni hayatlar var" diyor.