Kilisedeki cinayeti işlemeye gelen DEAŞ'lı iki saldırganın maskeli halde kameralardan kaçınmaya çalışması dikkat çekiciydi. Peki neden bir kilise hedef alındı? Maskenin arkasında aslında nasıl bir güç var? Kafa yormamız gereken mesele budur bence.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen hafta çok net ifadelerle bir uyarıda bulundu. Birebir hatırlatayım. Sonra devam edelim. Erdoğan, "Mahalli seçimler öncesinde tüm tuşlara basacaklar. Türkiye ekonomide, uluslararası yatırımlarda, teknolojide, diplomaside, terörle mücadelede başarı çıtasını yukarı taşıdıkça şüphesiz kaostan ve istikrarsızlıktan beslenen ülke ve millet düşmanları boş durmayacaktır. Ama biz bu oyunlar karşısında tecrübeliyiz, dirençliyiz." Altı çizilmesi gereken iki önemli ifade var. Biri "Tüm tuşlara basacaklar", diğeri de "Biz bu oyunlar karşısında tecrübeliyiz, dirençliyiz" bölümü.
Zira DEAŞ'lı kilise saldırganları 10 saat içinde yakalandı. Çok büyük bir başarı. Hatırlayın, MİT ve emniyetin ortak operasyonu ile yılbaşından önce kilise ve sinagoglara saldırı planlayan 25 DEAŞ'lı terörist yakalanmış ve tutuklanmıştı. Türkiye üstünde ameliyat yapmaya çalışanlara net mesajlar verildi.
İstiklal Caddesi'ndeki 6 şehit verdiğimiz bombalı saldırının PKK/YPG'li faili Ahlam Albashır da kısa sürede yakalanmıştı. Şimdi cezaevinde. Saldırının planlayıcılarından Nabo Kele Hayri, MİT tarafından Suriye'nin kuzeydoğusunda öldürüldü. Dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun İstiklal Caddesi'nde bombalı saldırının hemen ardından taziye mesajı paylaşan ABD'ye verdiği tarihi cevabı asla unutmayın. Soylu, "Mesajınızı aldık. Taziyenizi kabul etmiyoruz" demişti. Aslında FETÖ'nün Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'i katletmesi de, DEAŞ'ın kilise saldırısı da, PKK/YPG'nin İstiklal'deki bombalı saldırısının da tek bir hedefi var; Türkiye'yi istikrarsızlaştırmak. ABD ve İsrail bölgede titrek hükümetler, Irak, Suriye, Lübnan gibi parçalanmış ülkeler istiyor. Önlerindeki en büyük engel olan Erdoğan'ı deviremedikleri için de sürekli olarak eski senaryolarla yol almaya çalışıyorlar.
Ama unutuyorlar, artık eski Türkiye yok...
MİT'in 97'nci kuruluş yıl dönümünde Erdoğan'ın "MOSSAD operasyonu İsrail'i nasıl da şaşırttı" sözleri... MİT Başkanı Kalın'ın yüzündeki gülümseme, anlamak isteyene çok mesaj veriyor aslında. Anlamak istemeyenlerse Kalın'ın Irak'ta Bağdat ve Erbil'de gerçekleştirdiği kritik temasları yakından izlemeli. Zira baharla birlikte kritik operasyonlar gelirse kimse şaşırmasın.
"DEVLETE KAPAĞI ATMAK"
Yine tehlikeli sularda yüzüyorum. Ve yüksek ihtimalle de taşlayanlar olacak. Ama doğru bildiğimizi de yazmak boynumuzun borcu. Devlet ile özel sektör maaşları arasındaki fark açıldıkça, tırnak içinde söylemek gerekirse "Kapağı devlete atmak" isteyenlerin sayısında rekor artış oluyor. Haber merkezine her gün atama isteyen, kadro isteyen grupların zincirleme reaksiyon halinde attığı mesajlar geliyor. Kamu çalışanlarımızın sayısı Almanya'nın neredeyse iki katı ve halen de artıyor. Elbette ihtiyaç olan kadrolara atama yapılacak ancak özellikle muhalefetin popülist söylemleri hükümeti de zora düşürüyor. Burada belediyeler ve KİT'ler konusunda da bir parantez açılmalı. Zira durum çok sıkıntılı hale geldi. İsterseniz İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı üzerinden küçük bir hesap yapalım. Cumhur İttifakı'nın İBB Başkan Adayı Murat Kurum'un verdiği rakamları paylaşayım önce... İBB'nin 2019'daki personel sayısı 78 bin kişi, İmamoğlu döneminde 33 bin kişi işten çıkarıldı. 46 bin kişi işe alındı. İBB'de şu anda 92 bin kişi çalışıyor. İşten atılan 33 bin kişi Kurum'un seçimi kazanmasını ve göreve dönmeyi umut ediyor. Kurum işten atılanları geri almasa hayal kırıklığı olacak, haksızlığa seyirci kalmış olacak. İmamoğlu'nun işe aldıklarını işten çıkarsa "Kıyım yapılıyor" haberleriyle boğuşacak. Ama sonuçta her ne olursa olsun bu konuya bir neşter vurmak gerekecek. Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek de aslında yaşanan bu soruna daha önce dikkat çekti. Hatta KİT reform çalışmalarının ilk aşamasını bitirdiklerini ve Ekonomi Koordinasyon Kurulu'na sunduklarını açıkladı. Yani aklın yolu bir, "Muhtarlıklara özel kalem atamak gibi formüllerin ülkeye bir katkısı yok." Türkiye'nin kalkınması ancak özel sektörün büyümesiyle olacak.
ÇAKARLARA CEZAYI ÇAKTILAR
Sinir bozan, kör eden çakarları daha önce bu köşede paylaşmıştık. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kesin talimatına rağmen sayıları yine hızla artmaya başladı. "Önlem alınmalı" diye yazmıştık. O yüzden "İçişleri Bakanı Yerlikaya, 81 ildeki 'çakar lamba' denetimlerinde 807 sürücüye 5 milyon 186 bin lira para cezası uygulandığını açıkladı" haberini görünce yüreğime biraz su serpildi açıkçası. Umarım kör eden çakma farlar hakkında da bir uygulama yapılır.
Emek verenlerin ellerine sağlık.