CHP’nin Afrin operasyonuna destek veren ulusalcı tavrı sadece HDP’yi rahatsız etmedi.
CHP’nin içindeki PKK ve FETÖ muhibbi unsurları da fena halde rahatsız etti.
“Savaşa hayır!” tweeti atarak rahatsızlığını CHP yönetimine yansıtanlar bence daha mertçe davrandılar.
Asıl suret-i haktan görünerek namertçe tavır koyandan korkmak lazım.
CHP’nin genel başkan yardımcılarından birinin yaptığı tam da bu.
Türkiye’nin Afrin operasyonuna destek verdiğini söylüyor.
Eyvallah…
Partisinin bu konudaki resmî görüşünü savunuyor gibi yaptıktan sonra kurnazca partisini bu süreçten kopartacak bir iddiayı dillendiriyor.
FETÖ ve PKK çevrelerinin “Türkiye DEAŞ terör örgütüne silah yardımı yapıyor!” iddiasını bu kritik süreçte CHP’nin eski diplomat yöneticisi Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) bağlamında dile getiriyor.
“ÖSO’nun DEAŞ’ın sülbünden geldiği” veya “ÖSO’nun ana çekirdeğini DEAŞ’ın oluşturduğu” iddiasının ne kadar yalan yanlış olduğuna girecek değilim.
Buradaki kurnazlık ve namertlik, CHP’yi böyle bir konjonktürde bu tür bir polemiğin tarafı kılarak içerde PKK’ya karşı oluşan siyasi birliği bozmayı amaçlamış olmasıdır.
PKK ve FETÖ çevrelerinin ağız birliği edercesine CHP’ye ateş püskürdüğü bir dönemde, CHP’yi tekrar “çukur terörü” sürecindeki çizgisine geri çekmeyi amaçlayan bu hamlenin aynı zamanda ÖSO üzerinden Türkiye’yi de uluslararası arenada hedef tahtasına oturtmayı amaçladığı aşikârdır.
ÖSO Mehmetçikle omuz omuza savaşıp şehit verirken bir de arkasından hançerleniyor.
Senin ülken için can veren insanları arkadan vuruyorsan, senin bu yaptığına en hafif tabirle namertlik ve alçaklık denir.
ÖSO-DEAŞ denklemi üzerinden hem kendi ülkeni DEAŞ’a destek veren bir ülke konumuna düşürüyor hem de PKK’yı ikincil plana iterek haklı ve gerekli bir mücadeleye gölge düşürüyorsan bu senin kimin elemanı olduğunu göstermeye yeter de artar bile.
Sanmayın ki İngiliz ve Amerikan muhipleri Milli Mücadele döneminde kaldı.
Sanmayın mandacı zihniyet tarihe uğurlandı.
Bu lejyonerler güruhunun “savaşa hayır!” demeleri boşuna değil.
Kendilerine verilen rolü oynuyorlar sadece.
Gerçekte barışsever de değiller.
Eğer öyle olsalardı, PKK’nın silah bırakma ihtimalinin konuşulduğu süreçte kendilerini Kandil ve Kobani yollarına vurup PKK’nın terör baronlarına “Siz Erdoğan’a nasıl güvenip de silah bırakırsınız? Sizin güvenceniz olan silahı neyin karşılığında bırakıyorsunuz? ABD ve Batılı güçler pek yakında size devlet kurdurtacaklar! Savaşmaya devam!” demezlerdi.
PKK, ABD tarafından kendisine sağlanan silahlarla insanlarımızı katlettiğinde veya bölge halkları üzerinde acımasız bir baskı rejimi kurduğunda ABD ve PKK’ya karşı ses yükseltirlerdi.
Ne gezer...
“Rojava devrimi!” diye güzellemeler yaptılar.
Kandil’deki teröristleri cici gösterdiler.
Yıllarca emperyalist dedikleri ABD’ye tek laf etmediler.
ABD bayrakları altında PKK devletinin kurulmasından büyük bir memnuniyet duydular.
Şimdi kalkıp “savaşa hayır!” diyorlar.
Yalanınız ve iki yüzlülüğünüz batsın sizin...
***
Onların maskesi çoktan düşmüştü.
Lakin senin masken yeni düştü ey eski diplomat!
Kabahat sende değil, haketmediğin halde alnından öperek seni kahramanlaştıran bizlerde asıl!
Türkiye’nin ÖSO ile sınırımızda devletleştirilmek istenen PKK terör örgütüne karşı amansız bir mücadeleye tutuştuğu dönemde ortaya attığın bu iddiayla kimin elemanı olduğunu ortaya koydun.
Bu yaptığına düpedüz ihanet denir.
Bak o DEAŞ, bugün PKK saflarında Türkiye’ye karşı kullanılıyor.
ABD’nin bilgisi ve oluruyla PKK gözetiminde kontrollü bölgeye taşınan DEAŞ’lılar bugün sakallarını keserek Türkiye ve ÖSO birliklerine karşı savaşıyorlar.
Sen ise utanmadan kalkıp kimin imalatı olduğunu bildiğin DEAŞ üzerinden Türkiye ve ÖSO düşmanlığı yapıyorsun.
Sana sahip çıkmak mecburiyetinde kalacak CHP’yi tekrar Afrin öncesi konumuna çekmek ve HDP ile bütünleştirme siyasetini sürdürmek istiyorsun.
Sana verilen görev bu besbelli.
Ama masken düştü artık senin.
Sahte kahramanlıklar üzerinden sana bahşedilen o payeler seni siyaseten kurtarmaya yetmeyecektir, bilesin...