Nefretle siyaset yapılmaz. Muhalefet ise nefreti siyasetin ana malzemesi haline getirdi. Bir süre sonra da siyaset yapamaz hale geldiler.
Ürettikleri bu düşmanca tutum, bir yıl önce kurdukları "masa siyasetini" de enkaza çevirdi. Haber kanalları durumu "siyasi deprem" diye duyurdu. Bir tarafta Akşener'e demediğini bırakmayan CHP'liler, diğer tarafta Kılıçdaroğlu'nun, kazanamayacağını bile bile adaylıkta ısrar ettiğini düşünenlerin öfkesi...
Daha düne kadar masaya toz kondurmayanlar birbirine düşmüş durumda.
Hala yerli yerinde bir analiz yapan yok. En azından bir özeleştiri yapın değil mi! O da yok. Masanın dağılmasını Erdoğan ve Bahçeli'ye bağlayanlar bile var.
Açıklayamadıkları her şey için bir Erdoğan var nasıl olsa.
FETÖ'ye darbe yaptıran, PKK'ya çözüm sürecini bozduran Erdoğan şimdi de kendisini devirmek için kurulmuş olan 6'lı masayı devirdi. Masanın büyük hisse peşindeki küçük ortakları zaten Erdoğan'ın paltosundan çıkmış, dolayısıyla onlara hiç güven olmaz!
Gezi'den bu yana nefret kumkuması haline gelmiş olan muhalefetteki akıl ve izan seviyesi bu düzeyde.
Masa neden dağıldı?
"Masa dağılmadı ki "diyenler var. Onlara göre masa 6'lıydı, 5'li oldu.
Bir kişinin oyundan çıkması, takımın bozulduğu, maçın kaybedildiği anlamına gelmez.
Ayrılan küçük ortaklardan biri olsa, hadi öyle olsun derdik.
Emanet vekil operasyonuna, İstanbul ve Ankara adaylarının belirlenmesine kadar aynı akılla hareket eden masanın iki kurucusundan biri artık masada yok. Dolayısıyla "masa devam ediyor" savunması "acımadı ki acımadı ki" demenin ötesinde anlam taşımıyor.
Kimin hatası?
Nereden baktığınıza, hangi sandalyede oturduğunuza göre cevabı değişen bir soru. Kemal Kılıçdaroğlu'nun aday olmasını isteyenler, masanın kurucusu, en çok emek vereni, en büyük ortağı, bu stratejinin mimarı olarak onu görüyor. Dolayısıyla adaylık hakkının onda olduğunu düşünüyorlar.
Bunun yanında; "Kılıçdaroğlu aday olmak istediğini başından beri belli etti, Meral Akşener son dakikaya kadar beklemeseydi, aday olmanıza kati surette karşıyız, günün sonunda masaya kendinizi getirecekseniz ayranlarımızı içip dağılalım diyebilirdi." görüşünü ileri sürenler de var.
Yılmaz Özdil'in sözcülüğünü yaptığı Akşener cephesi ise Meral Hanımın masadan ayrılmadığını bilakis itelendiğini söylüyor. Meral Hanım NOTER olmayacağız derken herhalde bunun sinyalini veriyordu.
Bir de uzaktan çekirdek çitleyerek olan biteni seyreden kesim var. Onlar, masayı kuranın da kaldıranın da Erdoğan olduğunu düşünüyor. Masadaki akılsızlığı izah edemeyenlerin akıl dışı açıklamaları, ne diyelim...
Şimdi ne olacak?
"Aday belirlemek işin en kolayı, önemli olan ilkelerde buluşmak" diye diye yumurta kapıya geldi. Demek adayın kim olacağı önemsiz değil bilakis en önemli konuymuş. Nitekim, "Erken açıklarsak yıpratılır" dedikleri adaylık meselesi masa dağıttı.
Millet 14 Mayıs'ta devletin başını, Türkiye Cumhuriyeti'nin en önemli ve en güçlü makamına en ehil gördükleri kişiyi seçecek.
Başından beri söyleyip durduk, bu ülkeye her kötülüğü yaptınız; ülkenizi NATO'ya, BM'ye, AB'ye şikayet ettiniz. Ülkenizi turistlerin gelmemesi gereken güvenliksiz bir yer olarak lanse ettiniz. Erdoğan'ı devirmek için PKK'dan FETÖ'ye her kötülüğe eyvallah dediniz. Bir tek şey yapmadınız; o da hakkı verilmiş bir muhalefet.
İktidara muhalefet etmekle Türkiye düşmanlarının safında durmayı birbirine karıştırdınız.
Erdoğan'ı nefret nesnesi yaparken asıl kendinize kötülük ettiniz.
Çünkü nefret, insanı gerçeklikten kopartır. Dolayısıyla mantıklı düşünemezsiniz.
6'lı masayı siyaset zannetmenizin sebebi bu işte.
Nefretiniz aklınızın önüne geçti ve bu noktaya geldiniz.