Önce, maç dışındaki bir detayı aktarmak istiyorum. G.Saraylı futbolcular; ayağı kırılan arkadaşları için, "Yanındayız Aydın Yılmaz" pankartıyla çıktı... İşleri bitince, hepsi pankartı yere kayıtsızca fırlattı. Bir tek Drogba; ucundan zerafetle tuttuğu pankartı, saygı duygusu içinde usulca yere bıraktı. "Büyük futbolcu" denilenler, böyle bir inceliğin içinde oluyor demek ki... Bravo Drogba!
***
Maç, kimin dominant takım olduğu konusuna açık hüküm getiremeyecek kadar ortada başladı. Turgut Doğan'ın kendi sol kanadından tehlikeli sokuluşları, G.Saray savunmasına sıkça panik anları yaşattı. Semih'in müthiş kesiciliği olmasa, durum vahim olurdu. Senijder de, daha ortadan benzer dalışlar yapsa da; her iki futbolcunun becerileri, ilk yarıda ürünsüz ve ödülsüz kaldı. Drogba çok top ezdi. Ayağında topu tutabilse, ilginç pozisyonlara tanık olurduk.
G.Antep'li İbrahim Akın da, bir şeyler yapabilmek için iyi niyetle çabaladı ama; ya doğru yere ya doğru adama, doğru pası veremedi. Cenk Tosun da sorumsuz ve egoist şutlar attı. Anlayacağınız, devrenin golsüz bitmesi boşuna değildi.
***
G.Saray'ın, Sergen Yalçın'la sorunlar yaşayan ve futbolcuları bir ara teknik direktörsüz kalan G.Antep karşısında zorlanması, iyiye işaret değil. F.Bahçe ile arasındaki puan farkına bakınca: fazla vakit geçmeden kodu mu oturtması gerekir. Boşa zaman, boşa maç geçmemeli... İşler ters döner!
Sarı-kırmızılı savunmanın zaman zaman otobana dönüşen görev alanında, gelip-geçene bir kaç şerit daha açması, yeri gelir Semih'in başarılarını da sıfırlar. Bu çocuk nereye kadar dayanır? Onu da bozacaksınız. Fener'e laf atacağınıza, rakiplerinize gol atın.
Atı alan Üsküdar'a geçince, "Bizim at yüzme bilmiyordu" mu diyeceksiniz?
Artık Marmaray var. Atla gel!