Suriye'deki yeni yönetimin dindar kimliği, ülkemizdeki seküler kesimin kimi sözcülerinin boy hedefinde.
Artık terör örgütüydü diyemiyorlar. Çünkü başta ABD olmak üzere bütün batılı devletler yeni yönetim ile görüşmek için sıraya girerek, HTŞ üzerindeki terör yaftasını fiilen ortadan kaldırdı.
Zaten yeni yönetim, başta HTŞ olmak üzere tüm silahlı grupları feshedip, devlet düzenine geçme kararı alarak, hasımlarının elindeki örgüt argümanını ortadan kaldırdılar.
Bugüne kadar da kırk yıllık diplomat gibi hareket ederek eleştirilecek tek bir söz söylemediler, aksine her kesimi kucaklayan ve her devletle ilişkiye açık olan bir tavır sergilediler.
Suriye halkı da durumdan son derece memnun görünüyor.
Suriye halkı memnun ama Türkiye'deki seküler sol kesimin bir kısmı fevkalade rahatsız.
Eleştirecek bir açık bulamayınca Baas rejimine övgüler dizip Alevilerin katledildiğine dair çakma haber ve yorumlarla kafa karıştırmaya çalışıyorlar.
İsmi lazım değil bir haber sitesinde Orta Doğu uzmanı olduğunu ileri süren bir yalancının, 'Erdoğan'ın Alevilik yanılgısı' başlığıyla bir yazı yayınlandı.
Suriye'deki Nusayrileri Aleviler diyerek lanse edip ne kadar masum olduklarını anlatmaya çalışmış.
Baas rejimini de, 'Suriye, Türkiye Cumhuriyeti gibi, laik, cumhuriyetçi, devletçi, milliyetçi, halkçı ve devrimci bir ülke olarak doğdu.' diyerek kendince aklamaya çalışmış.
Aslında CHP ile aynı yolun yolcusu demek istemiş ama konuyu kuruluşa kadar götürerek gerçeği saptırmış.
İlk kurulan Suriye devleti 1920'de Kral Faysal önderliğinde kurulmuş ama Fransa işgalinin baskılarına dayanamamıştır, ömrü uzun olmamıştır. Daha sonra Fransız mandası altında kimi hükümetler kurulmuş ama onların da ömürleri uzun olmamıştır.
Gerçeği saptıran yazar sanki Suriye devleti kurulduğu günden beri Baas rejimi üzereymiş gibi bir kurgu üzerine bina etmiş yazısını. Oysa Baas Partisi 1947 yılında kurulmuştur.
Karar mekanizmasında bulunan az sayıdaki üyelerinin çoğu Nusayri, İsmaili ya da Dürzidir!
Yazar Baas'ı aklamak için kurucularının biri Sünni Salih Bitar'dır diyerek, komünist Baas'a bir de Sünni elbisesi giydirmeye çalışmış.
Bir defa adamın adı Salih değil Selahaddin.
Adam Sünni değil koyu bir Marksist. Sünni bir aileden geliyor diye onu da Sünni yapmış.
Baas kurucuları olan Hristiyan Mişel Eflak, Selahaddin Baytar ve Alevi Zeki Arsuzi'nin ortak tarafları Marksist olmaktır.
İslam'la alakaları yoktur ki Sünnilikle olsun!
Doğrudur, partinin ideoloğu olan Mişel Eflak sosyalizm ve Arap milliyetçiliğini esas alıyor ve laikliği savunuyordu.
Ayrıca Selahaddin Baytar partinin radikallerin eline geçmesi üzerine partiden ayrılmış Suriye'den kaçmış 1980'de de bir suikasta kurban gitmiştir!
Yani özetle Baas'a Sünnilik libası giydirme çabası beyhudedir, Marksist'ten Sünni olmaz!
Çünkü 'Marks tavizsiz bir ateist kimliğe sahiptir', 'Marksistler de dini inanca karşı mücadele etmeyi görevleri görürler.'
Yazar, 'Baba Esad ve Oğlu Beşar Esad yönetimlerinde devletin resmi dini İslam, resmi mezhebi Sünni'dir.' derken ülkenin anayasasına işaret ediyor. Evet anayasanın üçüncü maddesi yasama kaynağının İslam şeriatı olduğunu yazıyordu. Ama Esed ailesinin işbaşına geldiği günden beri uyguladığı politika CHP'nin tek parti döneminde uyguladığı politikanın katmerli şekliydi.
Yazar Sünni ailelerden gelen kimi bürokratların Baas yönetiminde görev almalarını zikrederek Baas yönetiminin Sünnilerle çalıştığını ima etmeye çalışıyor.
Oysa Baas yönetimi Sünnilere hayatı zehir etmek için ne gerekiyorsa fazlasını yaptı.
Baas ideolojisini kabul etmiş olan bir insan bırakın Sünni ya da Alevi olmayı Müslüman bile olamaz. Ama sözde Ortadoğu uzmanı yazar 'Baas Sünnilerle çalıştı' diyerek rejimi aklamaya çalışıyor.
Zaten yazısının bir bölümünde bu gerçeği, "Tek şart BAAS iktidarına biat, itaat, ve hizmetti. Esad'ın liderliğini ve kararlarını tartışmamaktı." diyerek itiraf ediyor.
Sünni aileden gelip Baascı olanlar kesinlikle Sünnileri temsil etmezler aksine Sünnilerin baş muhalifidirler!
Yazar Aleviyyun diyerek bahsettiği kesim bizim ülkemizde bildiğimiz Aleviler değildir. Nusayrilere de Aleviyyun denmiştir. Ancak Nusayriler Sünniler nezdinde de Şiiler nezdinde de İslam dışı bir akım olarak tanımlanırlar.
Çünkü Hz. Ali'nin ilah olduğuna, peygamberlere tanrının hulul ettiğine ve reenkarnasyona inanırlar ki bunların üçü de İslam inancına taban tabana zıttır.
'Suriye'de Esadlar döneminde Alevi propagandası yapmak, Alevi dernekleri kurmak, Alevi televizyonları açmak, gazetelere sahip olmak, resmi cemevleri yasaktı.' cümlesindeki Aleviler'den maksadı da Allah'a ve Peygambere inanan Alevilerdir.
Nusayrıler Alevilere de hayat hakkı tanımamıştır!
Yazarın Baas rejimi yıkıldıktan sonra Alevilerin katliama tabi tutulduğu iddiası ise bizzat Aleviler tarafından reddedilmektedir.
Baas bir zulüm rejimiydi yıkılışına sadece Sünniler değil Aleviler Nusayriler Dürziler ve Hristiyanlar bile sevindi!
Üzülenler sadece bizdeki kimi sekülerler oldu!
'Neden bir tek Türk kanalı Alevilerle röportaj yapmaz? Alevilerin şehirlerine, mahallerine, köy ve kasabalarına gidip röportaj yapmaz?' diyerek de dünyadan ne kadar kopuk olduğunu ya da ne kadar art niyetli olduğunu gösterir.
Sadece gazeteci Nagean Alçı'nın röportajlarına baksa Şii'sini de Dürzi'sini de Alevi'sini de orada görecektir!
Görmek isterse tabii ki...
Ama yazının başlığından amacının görmek değil Erdoğan'a saldırmak için tarihi çarpıtmak olduğu gün gibi ortada.
Suriye halkı sevinirken bu makulenin kanlı rejime övgüler dizmesine şaşırmadık çünkü ideolojik akrabalık gözlerini kör etmiş.
Zalime destek halka zulümdür!
Zulüm eken isyan biçer!
Bir milyon Suriyelinin öldürülmesi, 112 bin Suriyelinin kayıp olması, bütün şehirlerin harabeye dönmüş olması onlar için bir şey ifade etmiyor, yeter ki inatla Baas'ı savunsunlar!
İnatçı olmak fena şey değil, lakin iyiye inat etmeli!