Finli usta yönetmen Aki Kaurismaki, 53. Selanik Film Festivali’nde STAR pazar’a konuştu: “İnsanları dinlemek zaten sıkıcı bir de film görmek için para ödeyip onları dinlemek zorunda kalmak olacak iş değil!”
İDOLÜ Buster Keaton olan bir yönetmenle söyleşi yapmak hiç kolay değil. Tıpkı onun gibi ifadesiz bir yüz ve çok az sözle mizah yapıyor çünkü! Ancak karşısındakilerin kahkahalarının içtenliğini paylaşıyor zaman zaman! Finli usta Aki Kaurismaki ağzından kerpetenle laf alınıyor dediğimiz cinsten bir adam. Ama filmlerindeki kara mizahı aynı kuvvetle kullanıyor ‘zoraki sözlü’ iletişim kurarken!
ONA GÖRE İKİ HOLLYWOOD VAR
53. Selanik Film Festivali’nde bir toplu gösterisi yapılan Aki Kaurismaki günümüzün en özgün yaratıcılarından biri. Sinemaya, edebiyata, müziğe tutkun, Hollywood’a düşman, Avrupa Birliği’ne muhalif, nev-i şahsına münhasır biri. 2011 yılında Cannes Film Festivali’nde FIPRESCI Ödülü kazanan Le Havre/ Umut Limanı filminden sonra sinemayı bırakacağını söylediği konuşuluyordu. Ama Kaurismaki “Film malzemesi bulduğum sürece sinemaya devam edeceğim ki bu da bir soru işareti. Film malzemesi benim için Kodak ve 35mm’dir. O da çok pahalı ve bulunmuyor” diyor. Dijital sinemaya kesinlikle pas vermiyor. Ona göre sinema ışıktır.
Kaurismaki hayatının ışığını Bunuel izlediğinde buldu. O günden önce sinemanın bir sanat olduğunu bile bilmiyordu. Ama bugünün sinemasından hiç hazzetmiyor, hele Hollywood’dan. Hatta “İki Hollywood var. Biri 1962’ye kadarki orijinal Hollywood. Diğeri hakkında bir şey söylemeyeyim çünkü yok!” diyecek kadar kızgın.
DÖRT FİLM İZLEYEN SİNEFİLDİM
1986’dan itibaren film izlemeye gitmeyen Kaurismaki, günümüz sinemasında yaşadığı hayal kırıklığı nedeniyle sinema tarihini geriye doğru izliyor ve Lumiere Kardeşler’e kadar geldiğini söylüyor: “Manyak bir sinefildim. Günde en az dört film izler, gelecek Mart ayında hangi filmleri izleyeceğimi planlar, eve koşup televizyonda bir film izledikten sonra film kulübüne geri dönerdim. Altı film kulübüne üyeydim, sinema tarihini hatmettim. Paris’te bir Chaplin filmi gösteriyorlardı, sırf onun için otostopla Paris’e gidip yürüyerek geri döndüm”.
Üstadın retro yaklaşımında sadece iki istisna var: “Çağdaş yönetmenler arasında sadece Jim Jarmusch’u izlerim. Burkina Fasolu Idrissa Ouedraogo’yu severim. Sürprizlerle dolu güzel filmler var. Harold Lloyd, Buster Keaton olağanüstü. Keaton en büyük kahramanım, Jarmusch’tan bile büyük ve hızlı ama bunu ona söylemeyin.”
Dört yaşında okumayı söktüğünü ve o günden beri durmadan okuduğunu anlatan Kaurismaki “Manyak bir okurum. İlk hevesim yazar olmaktı ama sinemaya bulaştım” diyor. Ancak filmlerinde söze fazla yer vermez bir sessiz sinema tutkunu olarak: “İnsanları dinlemek zaten çok sıkıcı bir de film görmek için para ödeyip onları dinlemek zorunda kalmak olacak iş değil!”
ÇOK KONUŞURSA ‘SUS’ DERİM
Haliyle senaryolarını merak ediyor insan: “Senaryolarımda filmin her kahrolası ekibi ve oyuncular için gayet net tavsiyeler vardır. Ortalama 66 sayfadır”. Konuşmaktan hazzetmeyen bir yönetmen oyuncu yönetimini nasıl çözümlüyor diye sorarsanız cevabı işaret dili! Oyunculara tek kelime etmem. Konuşmak onların işi. Çok konuşurlarsa ‘susun’ derim! Tek çekimde bitiririm işi. Çekim bitince bana bakarlar. Olduysa okey derim, olmadıysa biraz daha fazla oynayın derim”. Çekimlerdeki eli çabukluğu yapım sonrası aşamalarında da gösteriyor Aki Kaurismaki: “Müziğe mixing sırasında karar veririm. Evden plaklarımı getiririm, onlardan birkaçını çalarım. Tamamen tesadüfen karar veririm. Gitgide daha fazla zaman ayırıyorum kurguya. Sekiz günde Kibritçi Kız’ı, on üç günde I Hired a Contract Killer’ı kurguladım. Ama Le Havre’ın kurgusu altı hafta sürdü çünkü bir kurgucum vardı! Galiba canına okudum.”
İnsanlık yolun sonuna geldi
KAURISMAKI sıkı bir AB karşıtı aynı zamanda: “Hollywood ‘sinemaya ses geldiğinde’ onu kovunca tavuk çiftliği kurmuş, ben de aynen bunu yapıyorum şimdi. Bir tavuk çiftliği yaptırıyorum ama sadece izlemek için. Avrupa Birliği’nden daha aklı başında bir girişim”. Tavuk çiftliği meselesi muhtemelen kara mizahın ürünü ama Avrupa Birliği’ne muhalif tutumu gayet ciddi: “Avrupa’nın sorunu önceden planlanmış bir zihinsel ölüm. Hala varız çünkü tüketim yapmamız bekleniyor. Bu küresel kapitalizm. Sadece tüketici istiyorlardı o yüzden AB’yi kurdular”. Kaurismaki’yi asıl endişelendiren AB’den daha büyük sorunlar: “İnsanlık yolun sonuna geldi. Çünkü doğayı öldürüyor. Yirmi yıl sonra okyanusta balık kalmayacak. Okyanus da artık okyanus olmayacak. Bunun olmayacağına kendimizi inandırmaya çalışıyoruz. Çünkü biz aptalız, siz de ben de... Elimizden gelen bir şey yok çünkü tüketmeye koşullandık. Buraya uçakla geldim, yani tüketim yaptım. Ne yapsak faydası yok.”