Geçen gün ‘nâdir olan şeyler değerlidir’ hüküm cümlesinin ‘Aristo mantığı’ diye de bilinen düz mantığa itiraz için kullanılması üzerinde düşünürken, “Acaba etrafımızda olan-bitenler konusunda da yanlış sonuçlara varıyor olabilir miyiz” sorusu aklıma geldi.
Hani “Nadir olan şeyler değerlidir, kör at da nâdir bulunur, o halde kör at da değerlidir” mantığının yanlışlığına günümüz olaylarını değerlendirirken düşüyor olmayalım?
Mısır’ı ele alalım: Mübarek gitti, demokrasi ve Mursi geldi; Mursi ve demokrasi gitti, asker geldi...
Ya da Suriye’yi: Beşşar Esad iç-savaş başlattı; kimyasal silâh kullandığı gerekçesiyle Batı Esad’ı cezalandırmayı düşünüyor...
Acaba ilk elde tartışmasız ‘doğru’ gibi görünen bu denklemler ‘yanlış’ olamaz mı? Mısır’da olup bitenler Mursi’nin veya demokrasinin gelip gitmesiyle, Suriye’de meydana gelenler de Beşşar Esad’ın ne yaptığı ve âkıbetiyle ilgisiz olmasın sakın? Her iki gelişmenin ilk elde akla gelmeyen başka bir veya birden fazla sebebi bulunmasın?
Dünyanın değişip dönüştüğü bir dönemde yaşıyoruz; herkes, her ülke, her coğrafya bu durumdan etkileniyor. En fazla etkilenen de bizim coğrafyamız ve bu coğrafyanın ülkeleri... Hızla dönüp duran dünya dönüşünü tamamlayınca muhtemelen hepimiz bu süreçten değişmiş olarak çıkacağız...
Ne yöne olacak bu değişim?
Galiba üzerinde düşünülmesi gereken esas soru bu...
Değişimin daha önceki duraklarına baktığımızda duyduğum kuşkuya hak verdirecek özellikleri açık seçik görebiliyorum. Irak sözgelimi... Saddam adlı diktatörü devirmek ve demokrasi getirmek amaçlı bir ‘değişime’ tâbi tutuldu. Bu amaçla Saddam’ın kitle imha silâhlarına (KİS) sahip olduğu, lideri Afganistan’da bulunan el-Kaide’yi desteklediği yalanları kullanıldı.
Bugün baktığımızda ne görüyoruz: Irak’a demokrasi gelmediği gibi, el-Kaide artık dünyanın her yerinde... Elinde Irak’a savaşı mümkün kılan ‘kimyasal silâhlar’ bulunduğu halde Suriye’deki Esad rejiminin değiştirilmesinde tereddüt yaşanıyor; “El-Kaide muhalifler safında savaşıyor” gerekçesiyle...
Size de garip gelmiyor mu bu durum, bildiğiniz mantık kurallarını zorlayan bir tarafı yok mu? Bir ülkede rejim değiştirmek için ‘yalan’ yere kullanılan bir gerekçenin (KİS varlığı) bir başka ülkede ‘doğru’ olduğu bilindiği halde artık kullanılmaması... Savaşıldığı söylenen ve savaşta başarı kazanmak için herkesin temel hak ve özgürlüklerinden fedakârlığa zorlandığı bir örgütün (el-Kaide’nin), savaşla daha diri ve daha kalabalık hale gelmesi...
Akla da mantığa da aykırı aslında.
Her şey 1998 yılında Kenya ve Tanzanya’daki ABD büyükelçiliklerine saldırıyla başlamış ve dünya el-Kaide örgütünün varlığını o olayla öğrenmişti; ardından 2001’de 11 Eylül saldırıları geldi ve örgütün varlığına dair algı iyice pekişti... Afganistan’a ve Irak’a savaş açılmasına, Mısır’da askeri darbeye, Suriye’de rejim değiştirmemeye el-Kaide örgütünün varlığı sebep oluyor artık... Gerisi fasa fiso...
El-Kaide ise hayalet bir örgüt... Hayalet-mayalet, ama değişimin motoru o...
‘Değerli’ diye ‘kör atı’ mı bizlere sokuşturuyorlar aslında?
Ha, ne dersiniz?