Nelson Mandela öldü. Güney Afrika’yı yüz karası bir ‘ırkçı rejim’ olmaktan çıkaran sürecin mimarlarındandı. ‘Irkçı rejim’ sonrası dönemin ilk cumhurbaşkanı olarak zengin beyaz azınlık ile fakir siyah çoğunluk arasında yapıştırıcılık görevini hakkıyla yerine getirmişti.
Arkasından yazılanları okudukça ne kadar yüzeysel olunabildiğine şaşırmadan edemiyorum. Güney Afrika Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında olmadık benzerlikler kuruluyor; tabii kişiler arasında da... Her benzerlik yanıltıcıdır, ama buradaki bence tehlikeli de...
Dünya kupası maçları Güney Afrika’da oynanırken (2010), kupaya katılmaya hak kazanmış ülkelerin göz okşayıcı maçlarını izlediğimde, “Keşke biz de orada olabilseydik” diye iç geçirmiştim. Maçların kalitesine yeni kaliteler katacağımız beklentisiyle değil; maçlar vesilesiyle oraya gidecek meslektaşlar içerisinde, “Bunlar terörü geride bırakıp demokratik çizgide buluşma işini nasıl başardılar?” merakıyla etrafı yoklayacak birileri çıkabilir diye...
Çıkmayınca oturup kendim yazmıştım.
‘Endgame’ (‘Sonuç getiren oyun’) bizde nedense gösterime girmemiş göz açıcı bir film. DVD’sini buldurup ‘süreç’ ile ilgilenen siyasilere vermiştim. William Hurt’ün başrolünde oynadığı Pete Travis’in filminde, Mandela’yı cezaevinden devlet başkanlığına taşıyan sürecin nasıl yaşandığı anlatılıyor. Bir belgesel değil bu film, ama belgeselden daha öğretici...
‘Apartheid’ BM kararlarıyla da ‘ırkçı’ ve ayıplanan bir rejim. O yüzden Güney Afrika acıtıcı ambargolara muhatap... Azınlık beyazlar ülkede yönetimi ellerinde tutuyorlar ve doğal kaynaklar sayesinde akıl almaz zenginler; ama zenginliklerinin keyfini yaşayamıyorlar...
“Güney Afrikalıyım” demeye utanıyor oralı beyazlar...
Devlet başkanı P. W. Botha, silâhlı ayaklanmayı bitirip ülkeye yeni zenginlikler getirerek istikrarı sağlamanın ve utançtan kurtulmanın yollarını arıyor... Bunu yapacak, ama ülkeyi asırlardır sömüren maden sahiplerinden korkuyor...
Şaşırtıcı gelişme o noktada yaşanıyor: Ülkenin doğal zenginliğini en fazla sömürenlerden ‘Consolidated Gold’ adlı İngiliz şirketi, Botha’nın niyetinden habersiz, ‘istikrarlı bir ülkede çıkarlarının daha iyi korunacağı’ düşüncesiyle rejim değişikliği arayışı içine giriyor... Çatışan tarafları şirketin bir danışmanı ülke dışında bir yerde karşı karşıya getiriyor... Gizlice...
Cumhurbaşkanı seçimde değişmiştir, ama yeni gelen F. W. de Klerk selefinden daha cesur çıkıyor; ‘gizli’ görüşmelere kardeşini gönderecek kadar hem de...
Filmde, tarafların ilk karşılaşmalarında yaşanan soğukluğu kendiniz oradaymışsınız gibi hissettiriyor yönetmen...
Görüşmeler derinleştikçe birbirlerine ısınır ve yaptıkları işin silâhlı mücadeleden daha zor, ama daha verimli olduğunu fark ederler...
Mandela o görüşmelerin sonunda ‘apartheid’ rejiminin yıkılmasıyla oluşan yeni ortamda ilk siyah cumhurbaşkanı olarak seçilir...
Sonrasını ve kaynaşmayı sağlama yönetimi olarak sporun (rugby) nasıl kullanıldığını merak edenler için Matt Damon ile Morgan Freeman’ın oynadığı, bizde de gösterilmiş, ‘Invictus’ (‘Yenilmez’) filmini tavsiye ederim.
Vefatı sonrası dünya basınında okuduğum yazılar içerisinde en açıklayıcılardan biri, Mandela’nın özgürlük savaşı başlattığı günlerden yol arkadaşı birinin oğlu tarafından kaleme alınmıştı. Bizde her şeye yüzeysel bakan birileri, ‘Mandela’ denilince, her bakımdan mükemmel biri, her şeyiyle halkı tarafından benimsenmiş bir ‘kahraman’ aklımıza getirmemizi istiyor ya, onları uyarıyor...
“Aristokrat biriydi” diyor Mandela için... Onun bu tavrı mücadelesine de, uzun cezaevi yıllarına da, taraf olduğu görüşmelere de damgasını vurmuş... Varılan anlaşmayı kendi kitlesine kabul ettirmesi hiç de kolay olmamış... “Uluslararası câmianın bildiğinin aksine” diyor, “Güney Afrikalı siyahi gençler arasında Mandela’nın özgürlük mücadelesini beyazlara sattığına inananlar az değildi...”
Hiç şaşırmadım. İngiltere ile sonuçta silâhların bırakıldığı görüşmeler yürürken ve sonrasında, IRA saflarında yer alanlar içerisinde de, kendi adamları için, “Bunlar bizi satıyor” diyenler çıkmıştı. Mücadeleler bazen en yakınlarınıza rağmen kazanılıyor...
Önemli bir adamdı Nelson Mandela.