Galatasaray’ın dün gece oynadığı futbol, bana Lucescu dönemini hatırlattı. Mancini de savunmayı sağlam tutup bir gol atarak maçı bitirmeyi amaçlayan bir taktikle oynatıyordu Sarı-Kırmızılılar’ı.
Mancini, Selçuk ve Melo’yu iki ön libero olarak oynattı. Sağ kanat oyuncusu olmadığından Riera’yı sağ kanada çekti. Bruma’yı sola kaydırdı. Drogba tek santrfor. Arkasında da Sneijder.
Önce Sneijder’den başlayalım. Fatih Terim’i sevmediği, onun için de oynamadığı dedikodularını çıkaranlar herhalde utanmıştır. Çünkü dün gece de Sneijder sahada yoktu. Tam ayağına oturan bir topa öyle bir vole vurdu ki; top herhalde stat dışına çıkmıştır! Sneijder en iyi yıllarını geride bırakmış anlaşılan. Mancini’nin ona Fatih Hoca kadar tahammül edeceğini sanmıyorum. Eğer böyle oynamaya devam ederse, Galatasaray Sneijder’i devre arasında gönderir.
Galatasaray ilk yarıda iki pozisyon yakaladı. Birinde Drogba’nın şutunu Buffon çıkardı, diğerini aynı Drogba gol yaptı.
Juventus, golden sora Galatasaray’ın üzerine gelmeye devam etti ancak orta sahada çoğalan Sarı-Kırmızılılar, gole izin vermedi. Bu arada Semih’in sakatlanmasıyla oyuna giren Gökhan Zan, üzerine düşen görev fazlasıyla yaptı. Chedjou’nun Dany ile kıyaslanmayacak kadar iyi bir futbolcu olduğunu dün akşam açık bir şekilde herkes gördü sanırım.
Galatasaray, 87. dakikaya kadar penaltı dışında net pozisyon vermemişti. Vucinic’in yerine giren, penaltıyı da yaptıran Quagliarella, kafayla Muslera’yı mağlup etti. Ama Galatasaray 87’de yediği golün cevabını 1 dakika sonra verdi. Herkes 3 puanın gittiğini sandığı anda Umut eşitliği sağladı. Sahanın yıldızı Drogba harika indirdi; Umut da soldan çok güzel bir plase ile Buffon’un kalesine ikinci golü attı. Böylece de Galatasaray’da ‘Neden hep Burak? Niçin Umut oynatılmaz?’ sorusuna çok güzel bir yanıt vermiş oldu.
Galatasaray, Real Madrid yenilgisini unutmuş, Juventus gibi çok önemli bir rakipten hem de deplasmanda puan alarak, İstanbul’a başı dik, aslanlar gibi dönüyor.