GAZİANTEP- Gaziantep Büyükşehir Belediyesi'nin İstanbul Aile Vakfı ile hazırladığı "2. Uluslararası Aile Çalıştayı'nın üst başlığı son derece isabetli şekilde "Küresel Tehditler Karşısında Aile" idi.
Çalıştaya 15 farklı ülkeden 100'ün üzerinde akademisyen katıldı. Üç gün boyunca eş zamanlı olarak üç farklı salonda yapılan 12 oturumda insanı ve insanlığı tehdit eden küresel dayatmalara karşı "son kale" hükmündeki "aile"yi korumanın yolları üzerine önemli açılımlar ortaya konuldu.
Dünya kaçınılmaz biçimde küreselleşti ve dijitalleşti artık. Haliyle yerel ve küresel ölçekte pek çok yeni tehdit var aileyi ve toplumsal değerleri hırpalayan, ufalayan...
Aslında her şey gözümün önünde olmakta. Öyle asırlar boyu falan da sürmüyor. Kendi kısa hayatlarımızda bile değişimin adını koyup endişeleniyoruz gelecek adına, çocuklarımız adına.
Toplumlar değişiyor, yaşam biçimleri değişiyor, aileler küçülüyor... Çocukların "büyük aile"yi cola reklamlarında (!) gördüğü bir noktaya doğru savruluyoruz sanki. Çekirdek aile bile tehdit altında hatta. Bireysellik artıyor, aidiyet azalıyor çünkü.
Mahremiyet kayboluyor. Maneviyat parçalanıyor. Çocukların gençlerin ailelerine, toplumlarına, kültürlerine, ülkelerine aidiyet duygusu zarar görüyor.
Çocuklarımızı etkileyen hatta doğrudan hedef alan; "avlamak" isteyen sinsi bir kapitalizmle karşı karşıyayız. Animasyonlarla, filmlerle, hatta emojilerle insan fıtratına saldıran LGBT dayatmalarıyla baş etmek, çocuklarımıza musallat olan bu sapkın akımlara karşı onları korumak zorundayız.
Saldırının ve değişimin farkında olmak, şuurlu olmak ve ön almak o yüzden çok önemli.
Bu da ancak Gaziantep'te ikincisi düzenlenen çalıştay gibi çalışmalarla olacak. Bu açıdan Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin'i, İstanbul Aile Vakfı'nı ve çalıştaya katkı sunan kıymetli akademisyenleri bir de buradan tebrik etmek isterim.
Sayın Şahin, Aile Bakanı olduğu dönemden başlayarak toplumsal sorunların tespitine ve çözümüne odaklı bir isim zaten. Akademik çalışmalarla pratik çalışmaları harmanlamayı biliyor. Nitekim üçüncü kez büyükşehir belediye başkanlığını kazandığı Gaziantep'te ilk "Aile Akademisi"ni kurarak Türkiye'ye önemli bir model de sundu geçen yıl. Şehrin çehresinin onun başkanlığı döneminde olumlu manada ne kadar değiştiğini söylemeden de geçemeyeceğim.
Çalıştayla ilgili son notum şu: Tebliğleri konuşmaları merak edenler İstanbul Aile Vakfı'nın dijital arşivinden oturum kayıtlarına ulaşabilirler.
Çalıştayın adını neden doğru ve isabetli bulduğuma gelince...
Malum Eurovision şarkı yarışmasının 68.'si İsveç'in Malmö kentinde düzenlendi.
Türkiye'nin doğru bir kararla 12 yıldır katılmadığı yarışma görünürlüğü son yıllarda iyice artan LGBT dayatmasının resmi geçidi gibiydi. İsrail protestoları dışında güzel bir şey yoktu.
25 ülkeden gelen şarkıcılar, söyledikleri şarkılar, kostümler ve sahne gösterileri... Çürümüş bir medeniyetin dünyanın geri kalanına bulaştırmak istediği hastalıkların müzikal sunumu...
Eurovision eskiden de müziğin, müzikal kalitenin arandığı bir yer değildi. Eskiden de kültürel hegemonyanın fuar alanıydı. Şarkıcılar, müzik grupları Batının kültür taşıyıcılarıydı.
Eurovision müzikle değil siyasetle ilgiliydi. Yarışma siyasi-diplomatik ilişkiler ve dengeler üzerinden giderdi vesaire...
Ama yine de aileler TV karşısına oturup Eurovision'u beraber izlerdi. İzlenebilecek kadar bir ölçüye hala riayet ediliyormuş demek ki. Artık tek başına bile izlenemeyecek bir rezil dayatma var Eurovision'da.
Bu yıl İsviçre adına birinciliği kazanan erkek görünümlü şarkıcı tüylü bir ceket ve kloş kesim mini etek giymiş bol makyajlı biriydi mesela. Şarkısı da görünümü de kadın ve erkek cinsiyeti dışında bir cinsel kimliğe vurgu yapıyordu. Küresel LGBT lobileri "zafer" olarak adlandırıyor, bayram ediyor kaç gündür.
Ailenin ve genç kuşakların nasıl küresel bir saldırıyla karşı karşıya olduğunun en güncel örneği son Eurovision. Sormadan edemem o yüzden: Tehlikenin farkında mısınız?