Mali, Batı Afrika’da bulunan denize kıyısı olmayan yaklaşık yirmi milyonluk bir ülke. Eski bir Fransa sömürgesi ve birçok eski sömürge gibi, tarihi darbe ve karşı darbelerle dolu. Bu ülkede son yıllarda yaşananlar, Ortadoğu ile Afrika arasındaki benzerlikleri bir kez daha ortaya koyması bakımından oldukça önemli.
Mali’nin kuzeyinde, Azavad ülkesini kurma arzusundaki radikal dini ve ayrılıkçı bir örgüt bulunuyor. Mali tarihine Kuzey Mali sorunu olarak giren bu durum, aynı zamanda merkezi hükümete yönelik darbe ve karşı darbe girişimlerinin de nedenlerinden birini oluşturuyor. Bu örgüte karşı başarılı iş yapan, yapamayan, destekleyen, karşı duran şeklinde bir dizi saflaşma söz konusu.
DEAŞ’ın Suriye’de kanlı eylemlerle gündeme daha fazla geldiği 2012 yılı, Mali’deki örgütün de ayrılıkçı tedhiş faaliyetlerini arttırdığı yıl. Tam bu sırada, “isyancı ordu mensupları” denen bir grup da iktidara darbe girişiminde bulunuyor ve ülkenin güneyini ele geçirme faaliyetleri başlatıyor.
Başlık: Dini terörle mücadele
Hükümet, hemen ayrılıkçı dini hareketle hem de “isyancı ordu” ile baş etmekte yetersiz kaldığını ilan ediyor, Ocak 2013 yılında Fransa’yı müdahale için ülkesine çağırıyor. Tıpkı Esad’ın Rusya’yı çağırmasında olduğu gibi, Fransa da koşarak eski sömürgesine yardıma gidiyor.
Terörle mücadele kapsamındaki Fransa müdahalesi sayesinde, önce Serval Harekatı ile isyancı ordu bastırılıp ülkenin güneyi iktidara teslim ediliyor. Ardından Fransa kuvvetleri kuzeye yöneliyor ve önce bir ateşkes yapılmasına uğraşıyor. 2015 yılındaki ateşkes, radikal grupların özerklik istemesi, iktidarın ise bunu reddetmesiyle bozuluyor. Bunlar da bize çok tanıdık geliyor.
Fransa, Kuzey Mali sorununa karşı yaptığı harekatı, Barkan Operasyonu’nun bir parçası olarak ilan ediyor. Barkan Operasyonu, Burkina Faso, Çad, Moritanya, Nijer ve Mali’yi kapsayan Sahra bölgesini kapsıyor. Operasyon, cihatçılara karşı sürdürülen bir faaliyet olarak terörle mücadele şeklinde tanımlanıyor. Yaklaşık 4 bin Fransız askeri, 200 tank ve 20 askeri helikopter görev yapıyor, tabi bunlar resmi rakamlar. Bu arada Britanya da Fransa’ya destek veren ülkelerden biri oluveriyor.
İçerik: Ya benimsin ya kara toprağın
Alan dışı müdahale, Fransa’da siyaseten tartışılan bir konu olmakla birlikte, “Fransa için” anlayışının geniş kesimlerce paylaşıldığının ve ülkenin stratejik çıkarları için olan gerekliliğin savunulduğunu belirtmek gerekiyor.
Ortadoğu ile benzerlikler ise şöyle sıralanabilir. Hiçbir müdahale tek bir ülkeye dayalı planlamalara bakılarak yapılmıyor; geniş bölge tasarımları söz konusu. Müdahale eden her devletin ilk amacı, etkisi altında alan yaratmak ve bu alanı başka güçlere kaptırmamak... Ayrıca her müdahalede, en az iki tehdit söz konusu ediliyor. Biri, iktidarların kalıp-kalmamasıyla ilgili mücadeleleri kapsıyor, diğeri ise mutlaka radikal dini gruplarla anti-terör faaliyetleri oluyor. Gayet tabi bu arada askeri üsler kuruluyor, kurulu olanlar genişliyor. Bu arada hiçbir müdahale edilen ülkenin toprak bütünlüğünden de söz edilmiyor. Müdahaleler, cihadist şeklinde tanımlananlara karşı yapıldığı sürece meşru ve yasal kabul ediliyor, üstelik bu grupların doğrudan müdahale eden devleti tehdit etmesi de gerekmiyor.
İpi zaten müdahale eden devlette bulunan bir lider, müdahaleciyi davet ediyor; o da gereğini yapıyor. Tıpkı Rusya ve ABD’nin Irak ve Suriye’ye gelişleri gibi... Tabi bu arada Fransa’nın müdahale yaptığı beş ülke ile Suriye, dünyanın en yardıma en muhtaç ülkeleri olmayı sürdürüyor.