Malezya benzersiz bir ülke: Umut dolu ve narin. Tarihi, kültürel ve dini çeşitliliği onu zengin, çekici ve şaşırtıcı bir ülke yapıyor. Çin, Hindu, Malay ve daha geniş anlamda Endonezya kültürü iç içe; bir yandan Budizm, Hıristiyanlık ve İslam, çok katmanlı mirasına katılıyor. Dahası Malezya birinci sınıf bir ekonomik ve jeostratejik potansiyele sahip. Asya’nın yegane iki gücü olarak sunulan Çin ve Hindistan’ın yararına genelde gözardı edilseler de gelişen iki ülke olarak Malezya ve komşusu Endonezya’nın bölgesel ve uluslararası önemlerinin önümüzdeki yıllarda artması beklenebilir. Günümüzde yeni dünya ekonomik düzeninin çekim merkezi doğuya doğru kayarken, bu iki ülke önemli ve kritik rol oynayacaklar ve Malezya hafife alınmayacak bir güç haline gelecek.
Yine de aşılması gereken ciddi zorluk ve engeller var. Hiçbir şey kolay değil, olmayacak da. Her geçen gün Malezya’nın karşı karşıya bulunduğu zorlukların ve kuşkuların farklı boyutları açığa çıkıyor. Nüfusun yüzde altmışı Müslüman; siyasi tartışmalarda İslam sürekli bir kaynak haline geldi. Elli yılı aşkın süredir iktidarda olan parti (BMUO) ve muhalefet partileri koalisyonu arasında gidip gelen, İslam’a gönderme yapan çelişkili sloganlar, semboller ve tartışmalar hayatın birer gerçeği. İslam devleti, Şeriat, İslami ceza hukuku, reform ve değişimden bahsediliyor: Arap ayaklanmaları ve İslamcıların kazandığı zaferler bu yolu çoktan açtı. Malezyalılar gözlerini geleceğe dikmişler; yolsuzlukların azaldığı, gerçek anlamda özgür, şeffaf bir demokrasi ve bağımsız bir medyaya sahip oldukları, daha iyi bir gelecek ümit ediyorlar. Önlerindeki yol uzun ve engellerle dolu.
***
Ülkenin Hindu, Budist, Hıristiyan ve ateist vatandaşları, genellikle onları marjinalize veya suistimal eden bir tartışmanın tutsakları gibi hissediyorlar. Batı’daki pek çok Müslüman vatandaşın aynadaki akisleri gibi; anayasaya, sivil devletin yasalarına ve ayrıcalıklarına saygıda kusur etmeyebilirler, ama sanki Malezya ulusunun üzerine kurulu olduğu ortak anlatının biraz dışında tutulduklarını hissediyor. Çoğulcu bir topluma ait olma hissini oluşturacak, tam anlamıyla eşit bir konum elde etmenin onlar için kolay olmadığı ortaya çıktı. Batı’nın çoğulcu toplumlarında gördüğümüz, burada Müslüman olmayan azınlıklar için söz konusu olan sosyal, kültürel ve dini bölünme dinamiklerini fark etmek çarpıcı. Dahası, ülkenin ihtiyaç duyduğu göçmenlere karşı sıklıkla saldırgan bir politika izlemesi de dahil siyasi gerginlikleri besleyen, Endonezya kaynaklı benzer bir göç sorunu var. Din, kültür, göç ve benzeri gerilimlerden istifade etmeye çabalayan popülist bir söylem peydah oldu: Duygu ve kimlik siyaseti, Malezya’nın toplumsal birliğini tehdit ediyor. Fay hatları, özellikle de beklenen seçimlerin arifesinde, gözle görülür.
Gelişmenin bedelleri de oldu. Bir nesilden fazladır ülke, Amerikan tarzı modernizm ile geleneklere saygıyı barıştırmaya çalıştı. Başkent Kuala Lumpur ve diğer şehirler arasındaki kontrast dikkat çekici. Burada büyük gökdelenler, Amerika’nın en yüksek binasına meydan okuyan ünlü ikiz kuleleri çevrelemiş. Siyasi strateji genellikle modernizmi, kapitalizmi ve hatta tüketimciliği “İslamlaştırmak”tan ibaret: Gerçekten de tuhaf bir karışım. Ve hemen köşeyi dönüp Perlis Eyaleti’ne vardığımızda, modern dünyanın kalbinde gelenek, estetik ve etiği birleştirmek isteyen yaratıcı bir ruhun bir anlık görünüşü ile karşılaşıyoruz. “Yüzen cami” olarak tanınan, destek iskeleleri üzerine inşa edilmiş müthiş bina, olağanüstü deniz manzarasını yansıtıyor. Camideki elektrik tüketiminin yarısı rüzgar türbinleri tarafından karşılanıyor ve tamamlanınca güneş panelleri kalan enerji ihtiyacını karşılayacak: Kubbesi altında İslam’ın tek bir dil ve kültüre ait olmadığını vurgulamak üzere, İslami kutsal sözlerin beş ulusal dilde yazılı olduğu “yeşil” bir cami.
Camii, Amerika’daki kör taklitlerinden çok çok daha “modern”. Sonuçta amacımız çeşitliliği ve doğanın altında yatan ahlaki ilkeleri bir an olsun aklımızdan çıkarmadan, bugün sahip olduğumuz teknik kapasiteyi ve ahlaki ilkeleri değerlendirmek. Amacımız moderniteye ruh katmak ve manevi ve insani yaratıcılığa hayat vermek. Böyle bir camide dua etmek ne büyük bir zevk: Zeka ve yaratıcı hayal gücünün buluşması hissediliyor. Perlis, Malezya ve Kuala Lumpur gökdelenlerinin çok ötesinde; “yüzen camii”nin Müslümanlar’ın bir anlam arayış çağına en büyük katkılarının sembolü olduğu seziliyor: Çoğulculuğa saygı göstererek onun özgünlüğünü evrensel terimlerle ifade etmek ve zamanımızın zorluklarına tam bir farkındalıkla ve gereken ustalıkla cevap vermek.
*Bu yazı STAR Gazetesi için kaleme alınmıştır.