2016’da sinemalarda birçok çizgi kahramanı seyredeceğiz. Bu hafta vizyona giren Deadpool o kahramanlardan ilki. Ryan Reynolds’un canlandırdığı karakter ise tam bir zıpır.
Marvel’in çizgi kahramanları neredeyse artık sinema içinde ayrı bir tür. X Man, Spiderman, Avengers, Ironman bunların en bilindikleri. Önümüzdeki günlerde bu efsanelerin serilerinin yeni bölümlerini seyredeceğiz. Bu hafta vizyona giren Deadpoll ise saydığımız kahramanlar kadar ünlü değilse de son dönemde bilinirliğini artıran bir isim. Yan karakter olarak 1991’den beri Marvel’in çizgi romanlarında yer alan Deadpool 2000’lerin başından beri kendi hikayesine sahip. Çizgi romanın öyküsünü de yazan filmin senaristi Rob Liefeld bu karakterin sırrını yan rolde olmasına bağlıyor.
Öncelikle bir kiralık katil
“İlk başlarda hikayeleri yazarken çizgi romanın sonlanacağını düşünüyorduk. Onun için biz yazarlar, diğer Marvel kahramanlarındaki kısıtlamaları hiç dikkate almadık. Biraz yırtık, etik değerlere fazla bağlı olmayan bir karakter kurguladık. İşte bu özgürlük okuyucunun Deadpool’dan hoşlanmasına sebep oldu” diyen Liefeld’e hak vermemek elde değil. Her zaman dikkatimi çeken biraz da sıkılmama sebep olan şey çizgi roman kahramanlarının idealize bir ahlak anlayışına sahip olmalarıdır. Deadpool her şeyden önce bir kiralık katil. Mafya hesaplaşmalarına, süper kahramanlar arasındaki kan davalarına girer. Ama bir yandan da kurbanını hep kendisi seçer.
Çizgi romandan sinemaya
Deadpool, filmindeki macerasına eski bir paralı asker olarak başlıyor. Wade ordudan ayrılınca kiralık katil olur. Ama dedik ya kendine göre bir müşteri anlayışı vardır. Mesela bir genç kızı rahatsız eden sivilceli ergen bir pizza garsonunu kendine getirir. Hayatını böyle geçiren Wade, bir barda Vanessa ile karşılaştığında herşey değişir. İkili aşkın dibine vurur hatta evlilik kararı bile alırlar. Ama tam o sırada Wade’in akciğer kanseri olduğu ortaya çıkar. Wade bu kötü haberi aldığı gün gizemli bir adam ona kanseri yenebilecek bir tedavileri olduğunu söyler. Wade ilk önce adamı terslese de kesin ölümü Vanessa ile beraber beklemek istemez. Çünkü hasta olanlar kadar onları sevenlerin de acı çektiğini bilir ve Vanessa’yı terk eder. Wade kendisine tedavi öneren adama teklifi kabul ettiğini söyler ve kendini hiç tanımadığı bu yeni kuruluşa teslim eder. Bu kurumun asıl amacı bir takım serumlarla insanların genlerindeki mutasyona uğramış hücreleri harekete geçirmek ve sonunda bu mutantlaşan adamları köle olarak kötücül gruplara satmaktır. Eli kolu bağlanan Wade psikopat Francis’in uyguladığı işkenceler ve verilen serumlarla kendi gücünü keşfeder. Kendini çok çabuk yenileme gücüne sahip olmuştur. Fakat bu mutantlaşmanın bir yan etkisi ortaya çıkar Wade’in bütün vücudu ve yüzü yanık yaralarıyla dolmuştur. Wade, onlardan kaçar. Yeni güçleri sayesinde diğerleri gibi bir maske takıp yeni ismini alır. O artık Deadpool’dur. Artık tek amacı kendini bu hale getirenlerden intikam almaktır.
Absürd komedinin yeni örneği
Deadpool’u canlandıran Ryan Reynolds filmin bütün başarısının altındaki isim. Filmi seyrederken ne etik kriterlere takılıyorsunuz ne de şakır şakır ölen kötü adamlara. Filmin bütününe baktığınızda bir süper kahraman filminden daha çok popüler kültürle dalga geçen absürd komedinin yeni bir örneğini görüyorsunuz. Popüler kültürü hedef tahtasına çeviren Deadpool, genel izleyicinin de zevk alacağı bir yapım.