Sözün özü; lafı evelemeden, gevelemeden…
Topçu, popçu modası geçti, yeni moda siyasi kariyer;
Hiç yalandan sağa-sola etrafa bakmayalım, bunu biz yaptık, beyler-bayanlar…
2 gün önce 25-26 yaşında bir genç kendisini “Cumhurbaşkanı Başdanışmanı” olarak tanıttığı için yakalandı. Ben yazımda ismini telaffuz etmeyeceğim, ileride kendisi ya da çoluk-çocuğu ismini arattığında bir de bu yazıda görmesin. Ama haberi merak edenler şuradan bakabilirler.
Haberde göreceğiniz üzere birçok kişiye kendisini böyle tanıtmış, hatta özene-bezene kartvizit bile bastırmış, Cumhurbaşkanlığı forslu.
Siyasete meraklı biri olduğu kesin.
Muhtemelen siyasi olarak bir yerlere gelmek istemiş.
Ama yıllarca emek vermek zor gelince, ahlaki olarak da bunda bir beis görmeyince kestirmeden gitmiş genç arkadaş.
Sonuç? Gitti bir gencin daha hayatı. Çok yatmaz belki ama hayatı boyunca adını arayanlar bu yaptığıyla karşılaşacak. Çevresi hep şüpheci yaklaşacak, sözlerine itibar edilmeyecek uzunca bir süre.
PEKİ GENÇLERDE SİYASİ KARİYER MERAKI NEDEN ARTTI?
- Hiçbir iş adamı, bilim adamı ya da mucit bir siyasetçi kadar gündem olamıyor. Gazete sayfalarının %85’i siyaset. Önplana çıkmanın, göz önünde olmanın en kolay yolu. Birçok ülkenin bakanlarını bile halk tanımazken Türkiye’de standart bir vatandaş, en az 20 tane milletvekili adı sayabilir.
- Siyasilerin karizması, makam araçları, onlarca siyah giyen adamın içindeki karizmatik adam figürü çok belirginleşti, görsel iletişim araçları, özellikle TV ve İnternet çok yaygınlaşınca gençler artık bu figürleri çok görür oldu.
- Dünyada ekonomi gitgide zorlaştı, artık iş kurarak girişimci olmak ve bu yolla tanınmak kolay değil. Tanınmaktan geçtim, işi tutturmak bile çok zorlaştı. “Riske girip paramı batıracağıma siyasi kariyer yaparım.” diye düşünüyor gençler.
PEKİ YA TEHDİTLER?
Genç yaşta siyasete girmenin riskleri de çok fazla. Türkiye’de siyaset kıran kırana rekabetle yapıldığı için, bitmek bilmeyen seçimler, gece gündüz toplantılar, o mahalle senin bu ilçe benim, ev ziyaretleri derken genç siyasetçiler kendilerini geliştirmeleri gereken, okumaları, düşünmeleri gereken yaşta kundura eskitiyor.
NASIL OLMALI, NE OLMALI?
Sözüm genç arkadaşlara, genç siyasetçi ve adaylarına;
Lütfen acele etmeyin. Erken yaşta girip kendinizi tüketmek yerine önce belli bir yaşa kadar kendinize yatırım yapın.
Siyasete, koltuğa, partiye ihtiyacı olan biri değil, siyasetin ihtiyaç duyduğu kişi olmaya çalışın.
Ali Babacan’lar, Mehmet Şimşek’ler gençlik kollarından mı yükseldiler siyasete? Elbette hayır.
Kendisini çok iyi yetiştirmiş, alanında en iyi okullarda okumuşlardı, siyaset onlara ihtiyaç duydu. Genç yaşta biri Ekonomi, biri Maliye gibi Türkiye’nin en kritik iki atar damarını teslim aldılar.
Turgut Özal 50 yaşına kadar siyasete girmedi. Başarılı bir bürokrat olarak görev yaptı. Siyaset yapmak icap ettiğinde de görevden kaçmadı. Hatıratını okursanız parti kurarken çokça düşündüğünü, siyasete girmenin doğru karar olup olmadığını çokça tarttığını görürsünüz.
Bir diğer örnek; Kemal Derviş. İngiltere'de Londra Ekonomi Okulu'ndan ekonomi alanında lisans ve lisansüstü derecelerini aldıktan sonra ABD'nin Princeton Üniversitesi'nde doktorasını yapan Derviş, Dünya Bankası Başkan Yardımcısı iken 2001’de ülkesine Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı oldu. Başarısı, başarısızlığı tartışılsa da bir dönemin ekonomi politikasına damgasını vurdu. Kemal Derviş parti içi kulisler yaparak mı yükselmişti?
Ya da her fırsatta okuluna, öğrencilerine ve kitaplarına dönme hayalini, özlemini anlatan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu sizce siyasi planlar yaparak, hedefler koyarak, onun-bunun sırtına basarak mı başbakan oldu?
Genç arkadaşlar,
Bırakınız makam arabasının, korumaların, çakarlı eskort araçlarının büyüsünü;
Altınızda makam arabanız olacak belki ama üstünüzde makam arabanızdan daha ağır bir yük olacak.
Siyaset vicdanı olan için zordur. Milyonlarca insanın vergisi, emeği ve daha da önemlisi geleceği size emanet edilecek (Şayet hedeflediğiniz yere gelirseniz).
Ne olur siyaseti kariyerist bir duyguyla, “onun üstünden atlarım, bunun ayağını kaydırırım, biraz o dernekte, biraz bu vakıfta görünürüm” diye planlar yaparak yapmayın.
Kendinizi yoklayın, nefsiniz istiyorsa siyaseti, kendinizi oradan koşarak uzaklaştırın.
Bu dünyanın bir de öte tarafı, bugün yaptıklarınızın bir de huzur-u ilahiyede, mahkeme-i kübrada verilecek hesabı var.
Bir de çokça siyasetçi tanımış biri olarak ipucu vereyim.
Gizli ajandalarla, kişisel heveslerle, nefsani arzularla siyaset yapıp yükselen çok az gördüm, hasbelkader yükselenlerin içinde de orada kalabilen hiç görmedim.
Çünkü herkesin bir hesabı varsa da Allah’ın da bir hesabı var.
Derdi millet, niyeti refah içinde bir memleket olmayanlara uzun süreli nasip etmiyor, ne makamı, ne koltuğu, ne de huzuru…