Dünyanın İslami değerleri algılamakta zorluk çektiği, Medeniyetler çatışmasını öngören analizlerin moda olduğu, İslam felsefesinin bilerek anlaşılmamasını arzu edenlerin güçlü olduğu bir zamanda, Mahmut ile Meryem filmi çok iyi geldi.
Türkiye’nin ve tümüyle medeniyet coğrafyamızın da içerisinde bulunduğu tedirginlikler, sancı dolu olaylara şahitlik ettiği bir ömrü yaşamaktayız.
Etrafta olup bitenleri farkettikçe yeni ve kusursuz dünya inşa etmenin ne kadar anlam taşıdığını, bunun için senin de elini taşın altına koyduğunu görmek, idrak eden için DERT olarak algılanmalı galiba.
Bu filmi geç seyrettim. Ama çok etkilendim.Öncelikle Türkiye ve Azerbaycan’ın ortak ürünü olarak piyasaya çıkması bir farklı anlam taşıdı benim için.
Siyasetin yapamadığını kültür bazen daha etkili biçimde yapma kudretindedir.
Türkiye ve Azerbaycan’ın kültür bakanlıklarının desteği 24 Kare Film ve Salname stüdyonun ortak çalışması olan bu film hem de senaryo yazarı Elçin’in muazzam kalemiyle ciddi mesaj içeriğini seyirciye sunmuş oldu.
İslamın derin felsefesini, barış, sevgı ve sonsuz aşk içeren özü ortaya çıkaran Mahmut ile Meryem siyasi mesajları ile dikkatimi çekti.
Etrafımızda olmayan tarihine bir şeyler bindirmeye gayret eden bir dünya varken, büyük medeniyetimizin sevgi dolu varlığından bahsediyor bu beyaz perde ürünü.
Büyük kalem ustası Elçin. Önemli kalem ustalığının yanısıra, Azerbaycan Başbakan Yardımcısı’dır kendisi. Bu titrini özellikle vurgulamak istedim. Filmin içerisindeki mesajların ağırlığı, her memurun her zaman edebileceği cesurlukta değildir. Yazar Elçin’i bu cesaretinden dolayı ayrıca tebrik ediyorum.
Milli ve dini değerlerin ne anlam taşıdığını, etrafımızda bunca olaylar gelişirken, bu iki devletin ortak ürünü olan bu muhteşem film gerçekten bir başarıdır.
Aktör ekibinden sanat yönetmenliğine varana kadar, her yönüyle dikkat çeken bu hikaye tarihin derinliğindeki, babalarımızın hatalarını dolaylı dille işaret ediyor. Sanki bugünümüzün bir takım yanlışları beyaz perdeye farklı zaman diliminde, farklı dilde aktarılıyor.
Her konuda birleşme, sevgi mesajı veren sonsuzluğa, yaradana aşkı içeren senaryo nezih dille acı hakikatlara ışık tutmuştur.
Bu gün aynı medeniyeti, dini, dili paylaşmamıza rağmen halen aşamadığımız sorunları olan bir coğrafyada yaşamaktayız. İçe dönük bir mentaliteyle iç hesapların esiriyiz sanki.
Mahmut ile Meryem iki farklı din ama aynı içerikli AŞK’ı anlatıyor. Demek ki insanları birbirine düşüren farklılıkların olduğundan daha güçlü birleştirici yanı vardır. Onun ismi sevgidir AŞK’tır.
Bu filmin en önemli tarafı içerisinde barındırdığı duygudur. Bunu yazarken bir filme eleştirmen olarak değil, içerisindeki mesajları algılayan biri olarak duygularımı paylaşıyorum. Bu tür filmler böyle nadir olmamalı. Türkiye ve medeniyet coğrafyası arasındaki bağları böyle projeler daha da pekiştirmektedir.
Yazarın filmin esas kahramanı olarak, Gence hanı Ziyathan’ın oğlu Mahmut olarak belirlemesi ise farklı bir mesaj içermektedir. Gence sadece Azerbaycan’ın değil, bütün Müslüman Türk alemi için ciddi anlam taşımaktadır. Azerbaycan tarihi boyunca bir kaç defa devrimlerin beşiği olarak bilinmektedir. Çarlık Rusya’ya sonuna kadar direnerek düşmüş bir şehir Gence. Kafkas İslam Ordusu’na, onun muhteşem komutanı Nuri Paşa’ya ilk bağrını açan bir şehir Gence.
İslam Türk felsefesini yaşayan önemli bir şehir Gence. Yazarın bu hikaye ile verdigi mesaj sadece Azerbaycan’ı bağlayan mesaj değildir. İçerisinde bulunduğumuz dönemde bu filmden çıkan mesaj anlamlı ve dikkate alınmalıdır.
Sonuna kadar bir elinde sevgini taşıyan, her şeye rağmen silahın son seçenek olduğunu gösteren, bir medeniyetin evlatları olduğumuzu Mahmut’un diliyle seyrciye aktarıyor film. Mahmut Meryem’e kavuşmak için her türlü maşekati geçiyor, lakin bir serdar gibi savaş meydanında adalet terazisi degiştirilmeye gayret edildiğinde, merhamet öldüğünde, adaleti yeniden yerine getirmek gerektiğine inandığında cesaret gösterdiğini seyretmekteyiz.
Evet biz insanlık tarihine batılıların yazıp çizdiği gibi barbar olarak kayda geçmedik. Görmek isteyen için sadece tarihte gezinmek yeterli olacaktır. Savaşta bile kaideleri olan bir medeniyetimizin yeniden zühur etmesi için birlik beraberlik anlamlı olmaktadır. Türk İslam aleminin birlikte hareket etmesi için zaman geldi de geçmekte artık.
Bunun için yazarların, medyanın, sanatçıların, akademisyenlerin tarafsız ve milli menfeat noktasından olaya bakışı hayati anlam taşımaktadır.
Filmde Azerbaycanlı ve Türkiyeli sanatçılar mütercimsiz farklı lehçe ama aynı dilde konuşuyorlar. Demek ki ortak dil meselesinde, sanat dünyasının temsilcileri daha da ileriye gidebilmişler. Ayrıca Mahmut ile Meryem’deki aktör seçimi muazzamdır. Mahmut’u canlandıran Aras Bulut İynemli seyirciye yüzündeki her ifadeyle Gence hanı Mahmut’u, aşkın fedaisi Mahmut’u, İslam’ın tertemiz mahiyetini yüzüne yansıtan Mahmut’u aktarabildi. Bu genç, yetenekli adam daha pek çok kahramanı yaşayacak ve muhakkak yaşatacaktır. Azerbaycanlı ünlü aktör Fahreddin Manafov -Bence Türk sineması bu aktörden ziyadesiyle faydalanmalıdır. Bu sanatçının gösterebilecekleri, gösterdikleri yanında hiç
kalmaktadır. Saf yüzüyle masum sevgiyi, ilahi aşkı, bize yansıtan Eva Dedovanı, annenin feryadını bize hisettiren Melahat Abbasovan’ı ve tüm ekibi ayakta alkışlamaktayım.
Mahmut ile Meryem büyük medeniyetimizin derin genetik kodlarda yaşayan temennasız, karşılığını beklemeksizin mahiyetini anlatıyor.Yani bizi anlatıyor. Yani bazen kendimizin bile değer veremediğimiz, değerlerimizi anlatıyor.
Büyük Medeniyet, Büyük Millet algısını onun farkına varan, algılayan tefekkür sahipleri yaşatabilir ve anlatabilir. Büyük Medeniyet’in yeniden zühuru ise bu İDRAK’tan doğacaktır.