Ankara-Kiev ilişkilerinin kritik detaylarına girmeyeceğim ancak bizim için önemli bir davanın katil zanlısının yakın zamanda MİT tarafından Ukrayna'dan getirilmiş olması dikkatinizden kaçmasın. Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz gün canlı yayında dava dosyasını yeniden gündeme getirecek bu önemli haberi paylaştı.
Aslen Kırım Tatar Türkü olan Hâblemitoğlu'nun "Çarlık Rusyasında Müslüman Kongreleri ve Türk İnkılabına Etkileri" başlıklı doktora tezi özellikle arşiv belgeleri boyutuyla kıymetli bir çalışmadır. Merhumun Kırım Türklüğü ve diğer dış Türkler hakkındaki çalışmaları bugün Ankara'nın yakından ilgilendiği sahalara ışık tutmaktadır.
Necip Hâblemitoğlu cinayeti (18 Aralık 2002) özellikle başkentte gerçekleşen faili meçhul suikast zincirinin sonunda en dikkat çekici olanlarından biri. Uğur Mumcu'nun (24 Ocak 1993) PKK terör örgütünün yerel ve küresel arka planıyla ilgili bulguları ne kadar mühimse Hablemitoğlu'nun Fethullahçılar hakkındaki çalışması da o kadar mühimdi. Muammer Aksoy (31 Ocak 1990), Turan Dursun (4 Eylül 1990), Bahriye Üçok (6 Ekim 1990) cinayetlerini hafife almıyorum ancak onlar daha başka saikleri barındıran operasyonlardı.
Hâblemitoğlu, ölümünden sonra yayınlanacak Köstebek kitabını yazarken güvenlik birimlerindeki vatansever isimlerden destek almakla birlikte cemaatin mahrem klasörlerinden de yararlanmıştı. Köstebek, Fethullahçı örgütün sistematik ağını deşifre etmekle kalmıyordu. Örgütün her alanda çok güçlü olduğu bir dönemde bunu kaleme alabilecek cesur insanların olduğunu da bize gösteriyordu.
Necip Bey, çeşitli makalelerinde hem Türk sağını hem de Türk solunu sert bir dille eleştiriyordu. Batı emperyalizminin içerdeki damarlarını, farklı uzantılarını işaret ediyordu. Bizde bu 360 derece eleştirel dil sizi "yalnız ve müstakil aydın" yapıyor. Her tarafta gördüğünüz kusurları çığlık atarak konuştuğunuz zaman arkanızda hiç kimse olmuyor. Merhum Hâblemitoğlu işte böyleydi. Kendisiyle tanıştığımda heyecanı, çalışkanlığı ve vatanperverliği gözlerinden okunuyordu. Teşbihte hata olmaz dar zamanda düşmanı tek tek hedefe koymayıp son şarjörüyle yaylım ateşi açan bir asker gibiydi.
Alman vakıflarının nüfuz alanını iyi biliyordu, Graham Fuller'i, Henri Barkey'i, Fethullahçıları... Bunların tek çatı altında olduğunu da iyi biliyordu. Ayrıca Türk siyasetine nasıl sızdıklarını, farklı kimlik ve misyonlarla her köşeye yerleştirildiklerini de...
"Fethullahçılar, Türkiye'nin tek özel istihbarat örgütüne sahiptirler. Devletin istihbarat birimlerinin tüm olanaklarını kullanan; gizli bilgilerin tamamını elde eden bu yasadışı örgüt, gerek kendi "hasım"ları ve gerekse, hedef siyasiler, gazeteciler, mafya babaları, bürokratlar, akademisyenler, askerler ve diğer önemli meslek mensuplarının "açıklarını" içeren, şantaj malzemesi olarak kullanılabilecek her türlü görsel ve işitsel bant kayıtlarından, bu kayıtlara ait çözümlerden, fotoğraflardan her türlü resmi belgeye, hatta kişisel anekdotlara kadar her şeyi içeren bir arşive de sahip bulunmaktadırlar. Parayla satın alamadıklarına, hatta korkutamadıkları "hasım"larına karşı, çarpıtılmış, fabrikasyon bilgi ve belge tanzimi de, bu örgütün ilgi ve uzmanlık alanı içindedir. Aynı şekilde, Fethullahçılar, kendi şirketlerine rakip şirketleri bertaraf etmek için bu özel istihbarat örgütünü kullanmaktadırlar. Bunun için daha çok, "kaçakçılık" duyumları çerçevesinde şirket merkezlerine yapılan aramaların yıkıcı etkisinden söz edilmektedir. Aynı taktik, "hasım" vakıf, dernek ve şahıslar için de uygulanmaktadır. Bu örgütün servis hizmetlerinden kimi siyasilerin sıkça yararlandığı yolunda duyumlar alınmaktadır. Özel istihbarat örgütü sayesinde, radikal sosyalist partilerin dışında, seçim barajını aşma olasılığı kuvvetli olan tüm siyasal partilerde, Fethullahçıların aday gösterme gücünün söz konusu olduğu bilinmektedir. Bu örgüt aynı zamanda, "hasım"ların enterne edilmesi, etkisizleştirilmesi ya da tasfiyesi; yandaşların ise önemli yerlere getirilmesinde işlevsel rol oynamaktadır." (Köstebek Önsözü)
Bugünkü adıyla FETÖ/PDY toplumun masum milli ve dini duygularını suistimal etmiş ve büyük oranda milletin nefretini kazanmış uluslararası bir ihanet çetesidir. Köstebek kendi kazdığı çukurda boğulmaktadır. Ancak örgütün sosyal medya mecralarında diri tutulmaya çalışıldığı, örgütle mücadele eden kurumları ve kahramanları hedef aldığı görülmektedir.
Mahcubuz Necip Bey, evet 1990'lardaki faili meçhul cinayetlerden dolayı milletçe utanıyoruz.
Şehit Necip Hâblemitoğlu yalnız ve müstakil bir aydındı. O günlerin atmosferi onu hayattayken yalnız bırakmıştı. Yakın tarihimizden ders alalım ve bugün uluslararası terörizmin taşeronlarıyla (DEAŞ/FETÖ/PKK) her alanda mücadele eden kahramanları yalnız bırakmayalım.