Pazar günlerini, okuyucuların görüş ve eleştirilerine ayırdığımız bu sütunda, bir yeni Hasbihal'e daha sağlık , âfiyet ve hayırlı çalışmalar temennileri ve selamlarımızla başlıyoruz:
*Okuyuculardan pek çoğu, 'mahallemize salınan bu kuduz köpeğin, sonunda hepimizi ısıracağı düşünülmüyor mu?' diye soruyorlar; ama korkudan değil, olup bitenler karşısında çaresizmiş gibi kalışımızın ıstırap ve utancıyla..
--30-40 yıl öncelerde dinlediğim bir hikâyeyi aktarayım, önce..
Malum diktatörlüğün en azgın dönemlerinde, İslami tedris ve eğitim kurumlarının, 'Arap alfabesi' deyince kırmızı görmüş boğa misali saldırıya uğradığı yıllarda, sadece devlet gücü tarafından ezilmesi ile yetinilmeyip, sokak kabadayısı ve serseriler bile medreselerin önüne gelip galiz hakaret sözleriyle meydan okuyor ve medresede okuyan çocuklar da bu durumdan rahatsız olmakla birlikte, o ağır sözleri duymazlıktan geliyorlar , çaresizlikle yutkunuyorlarmış..
O sırada köyüne gitmiş olan bir öğrenci, köyünden dönüşte durumdan haber olup, sessizce beklemiş..
O kabadayı, sarhoş edasıyla gelip yine bağırmaya başlayınca, o talebe, o serserinin yanına doğru sakin sakin yaklaşmış ve o haytayı, 1-2 yumrukla yere uzatmış.. Ve tek kelime söylemeden, geri dönmüş medreseye.. O kişi de bir daha da o civarda görülmemiş..'
Eskiler 'qıssadan hisse almak' derlermiş, bu gibi durumlarda..
Şimdi karşı karşıya kaldığımız durum da böyle.. Bir kuduz köpek, uzaktan kumandalı olarak, planlanan şekilde, dilediğine saldırıyor, salyasını akıtıyor ve onu mahallemize salanlar da, tasmasını planlı şekilde ellerinde tutuyorlar ve 'köpeğimize zarar veren, ağır bedel öder' tehdidini savuruyorlar.
Dahası, o 'kuduz köpek' sindirilse veya öldürülse bile, o köpeği mahallemize saldırtanlar, 'bizim elimizde böylelerinden daha çook vardır, onları da devreye sokarız..' diyorlar; Amerikan Başkanı Biden'ın, 'Eğer burada İsrail adında bir devlet kurulmasaydı bile, biz Batı Dünyası olarak, burada böyle bir devleti yine kurardık..' lafını hatırlatacak şekilde..
Ve istiyorlar ki, bu sonu gelmez entrikaları ve 'kuduz köpekleri'ni üzerimize salarak, 'buralardan başka yerlere gitmemizi, bu mahalleyi terk etmemizi' istiyorlar..
Onlar böyle dediler diye, 'aman, bu kuduz köpek bizi ısırmasın' diye veya diğer köpeklerini üzerimize salacak olanların şerrinden uzak kalabilmek için, o kuduz köpeğine, yiyecek atarak yatıştırmayı ya da onun tarafından ısırılmayı mı bekleyeceğiz?
Böyle bir davranış akıl kârı mıdır?
*Konya'dan Salim Küçükkalaycı isimli okuyucumuz diyor ki: Başkan Erdoğan, aylarca önce, 'HAMAS'ın mücadelesi, bizim açımızdan 'Kuva-yi Milliye' gibidir derken, anlamamıştım.. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şimdi de, 'HAMAS direnişiyle, gerçekte bütün bölgeyi ve bizim ülkemizi de savunmuş oluyor' derken, durumun ciddiyetini yeni yeni anlıyorum..
--Evet, Salim bey kardeşim.. Siyonist ve de altına tapan Samiri Yahudilerin bir gün bütün dünyaya egemen olacakları ve kendiler dışındaki bütün insanlığın kendilerine hizmetçi durumda geleceği inancını taşıdıkları ve sahip olmayı ideal edindikleri toprakların da 'Nil'den Fırat'a kadar..' olan bölge olduğu unutulmamalıdır. 'Nil'den Fırat'a kadar..' deyince de, Mısır'la Suriye arasındaki yerler sanılmamalı..
Ki, bu hususa, geçen hafta, 11 Eylül tarihli yazımızda değinerek; 'Nil'in ilk kaynak noktasından denize döküldüğü yerle, Fırat'ın doğduğu Anadolu'dan denize döküldüğü Basra Körfezi'ne kadar, geniş bir coğrafya..
Bu olur mu, olmaz mı? (...) Ama, Theodor Herzl'in 1897'de Basel'de tertip ettiği ilk 'Siyonizm' kongresinde söz konusu ettiği ve o zaman bir hayal olarak görülen 'Siyonist devlet' ideali, 50 yıl sonra gerçekleşiyordu..
Hele de, bugün, bütün emperyalist güçlerin desteğini almış olarak, daha bir frensiz hareket ediyorlar. Her ne yapsalar, emperyal güç odakları, Yahudilerin , kendi varlıklarını koruyabilmek adına, 'HERŞEY'i yapabileceklerine cevaz veriyorlar..' demiştik.
*Bir çok okuyucudan gelen mesajlarda da, bir videoda 'aziz İslâm' adına söylenen saçmalıklar konusu vardı.. Yok efendim 'cennete girecek olanlara binlerce odası bulunan saraylar, her odada binlerce çadır, her bir çadırda şu kadar bin adet 'huri'ler var..' gibi lafları kendinden geçercesine söyleyen sakallı- sarıklı, genç bir meczup ve 'sexopath' kişinin, 'salak' yerine koyduğu dinleyicilerinden de, 'Sus be meczup! Nereden çıkarıyorsun bunları?..' diye itiraz etmemesi ve sessiz kalması da ayrı bir utanç verici durumdur . O gibi 'salak'ların o videosuna yazılan yüzlerce-binlerce yorumlarda, 'İslam' için yapılan hakaretler dolu mesajların her birisinin günahı veya 'İslam'ın böyle bir din olduğunu zannedip İslâm'dan nefret ettiklerini söyleyenlerin vebali de bir ayrı konu.. O gibi 'meczup'dan da, dinleyip susanların her birisinden de, ben bir Müslüman olarak Allah huzurunda davacı olacağım..
*Bir şikayet konusu da, DİYANET'E..
Bu gibi saçmalıklar sosyal medyaya düşünce, derhal yayından kaldırılması için niye mahkemelere gitmezsiniz?.. Filan kişiye yapılan hakaretler konusunda, mahkemeler hemen yasaklar koyabiliyor..
Bundan haberiniz yok mu?
*
Bu vesileyle DİYANET'ten bir de rica..
Halkımız camilere girerken, genelde telefonlarını kapatmayı öğrendiler.. Ama, Cuma namazlarına gelen hele de gençlerin neredeyse, üçte biri, hutbe okurken bile, telefonlarının ekranındaki saçmalıklara meşgul oluyorlar. Hutbe okuyan hoca başta olmak üzere, müezzin veya diğer vazifelilerce namaz başlayıncaya kadar, bu konuda sık sık ikazlar yapılmazsa, cemaat arasında kavgalar bile olacaktır; benden söylemesi.. Çünkü kibarca yapılan hatırlatmalara bile, 'Sana ne?' diyebilen tipler de var..
*