Hatırlatmak gerekirse, 2012 yılında AK Parti’nin önerdiği 4+4+4 düzenlemesinin yasalaşması sürecinde kimi STK, sendika ve muhalefet partilerinin düzenlemeye karşı çıkma gerekçelerinden birisi, seçmeli din derslerine ilişkindi. Daha doğrusu, dersi seçmeyenlere yönelik bir mahalle baskısı olabileceğinden dolayı, seçmeli din eğitimi derslerine karşı çıkılıyordu. Düzenlemenin yasalaşması ve ardından uygulamaya konulmasının üzerinden yaklaşık bir buçuk yıl geçti. Peki, gerçekte ne oldu?
Yeni eğitim sisteminde seçmeli din dersleri
Ailelerin din eğitimi taleplerinin eğitim sistemine yansıtılmasına fırsat verdiğinden dolayı, önemli bir demokratik potansiyel taşıyan seçmeli din derslerinin uygulama sorunlarının tespit edilmesi ve giderilmesi, büyük bir önem taşımaktadır. Bu çerçeveden 4+4+4’ü izlemeye yönelik mevcut en kapsamlı saha çalışmaları, yaygın bir mahalle baskısı olduğuna ilişkin hiçbir veri sunmamaktadır. Bir başka ifadeyle, mahalle baskısına ilişkin endişelerin gerçekçi olmadığı açığa çıkmıştır. Aksine, yapılan araştırmalar, seçmeli din ders düzenlemesinden genel bir memnuniyeti ortaya koymaktadır.
Örneğin, Mehmet Bahçekapılı, Arife Gümüş, Meryem Çapun ve Esra Çiftçi tarafından hazırlanan “Yeni Eğitim Sisteminde Seçmeli Din Dersleri: İmkânlar, Fırsatlar, Aktörler, Sorunlar ve Çözüm Önerileri” başlıklı rapora göre (YEKDER ve İLKE, 2013), seçmeli din dersleri, din eğitimi alanındaki önemli bir boşluğu doldurmaktadır. Araştırma sonucuna göre, gerek çocuklarını imam hatip okullarına göndermek istemeyen gerekse de istediği halde gönderemeyen aileler için bir imkân sunduğu görülmüştür. Dahası, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından sunulan kısa süreli yaz kurslarına katılan öğrenciler için de yeni bir fırsat olarak görülmüştür. Genel olarak, toplumun büyük bir kesiminin okullarda sunulan seçmeli din derslerinden beklentilerinin yüksek olduğu anlaşılmıştır.
Benzer şekilde, Zafer Çelik, Nevfel Boz, Sedat Gümüş ve Fatih Taştan tarafından hazırlanan “4+4+4 Eğitim Reformunu İzleme Raporu”na göre (EĞİTİM-BİR-SEN, 2013), çalışmaya katılan yönetici, öğretmen ve veliler, seçmeli din ders uygulamasını büyük oranda memnuniyetle karşıladıklarını ifade etmişlerdir. Söz konusu çalışmada da mahalle baskısını teyit eden bir bulguya rastlanmamıştır. Ek olarak, Eğitim Reformu Girişimi tarafından hazırlanan ve henüz yayımlanmayan “Temel Eğitimin Kademelendirilmesi Sürecinin İzlenmesi” başlıklı taslak raporda da mahalle baskısını gösteren bir veri yoktur.
Eksiklikler
Bütün bu çalışmalar, öğrencilere seçmeli din dersleri almaları yönünde bir mahalle baskısı olmadığını göstermektedir. Aksine, uzun yıllardır ihmal edilen din eğitimi alanındaki boşlukları doldurmak anlamında önemli bir düzenleme olduğu görülmektedir. Bununla birlikte, bu, seçmeli din derslerinin program ve uygulamasına ilişkin bazı sorunların olmadığı anlamına gelmez. Zaten genel olarak bütün seçmeli derslerin rahatlıkla uygulanabildiğini söylemek zor. Zira gerek sınıf kapasitesi gerekse de öğretmen eksiklikleri, bazı seçmeli derslerin açılabilmesine olanak tanımamaktadır. Ayrıca, bazı seçmeli derslere çok fazla talep olduğu için, bazı öğrenciler mecburen başka derslere yönlendirilebilmektedir.
Seçmeli din derslerine ilişkin en sık dile getirilen şikâyetlerin başında, müfredat gelmektedir. Seçmeli din eğitimi dersleri ile Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinin müfredatlarının birbirlerinden net bir şekilde farklılaştırılması ve öğrencilerin ilgi ve beklentilerine cevap verebilecek şekilde gözden geçirilmesine ihtiyaç görülmektedir. Son olarak, MEB’in hem fiziksel kapasite ihtiyacını azaltma hem de öğretmen açığını giderme yolundaki çalışmalarının, seçmeli din derslerinin daha iyi bir şekilde uygulanmasını kolaylaştırmasını umuyorum.