Canavarlarla savaşanlar ona benzememeyi başarmalıdır” der
Nietzche.
Düşünürün çok bilinen, çok beğenilen, çok tekrarlanan ama az uyulan bir sözüdür bu.
Çünkü zihinlerimiz bölünmüştür bizim, “a ayrı, o ayrı”dır ve en kritik zamanlarda bu ilkeye uyulmaz.
Oysa bu dünyanın, bu ülkenin bozuk düzeniyle mücadele adına ortaya çıkmışsanız, çok daha insani bir alternatif olma iddianız varsa, siyasi olanın ötesinde ahlaki bir öneriye sahip olduğunuza inanıyorsanız, siyasi mücadeleyi de dilediğiniz gibi, her yolu mubah görecek biçimde yapamazsınız.
Yaparsanız belki kazanabilirsiniz -bunu yaptığınız için değil bunu yapmanıza rağmen- ama bütün temel iddialarınızı kaybetme pahasına.
Ve kazandığınız sadece iktidar olur.
***
Bülent Arınç’ın açıklamasıyla dershane tartışması belki dindi ama geride siyasi mücadele adabına dair ciddi soru işaretleri bırakarak.
Dershane tartışması özü bakımından elbette eğitimle değil siyasetle ilgili bir tartışmaydı. Bunun “Eski Rejim” ve onun medyasının ahlakı ve diliyle değil, onun alternatifi olmaya aday bir medya olma sorumluluğuyla yapılması, bu ülkede bir şeylerin değiştiğini göstermesi bakımından umut verici olacaktı.
Ama olmadı.
***
Bugünlerde eski vesayet rejimini temsil eden güçler, lir çalarak izleyebilecekleri bir yangın için ellerini ovuşturuyorlar.
Bu ülkede Bizans’ın devam ettiğini unutmamak gerek.
Gerçekten de yarın birçok kaset CD vesaire çıkarılarak, geçmişte yapıldığı gibi insanların özel hayatları ve mahremiyet hakları ahlak dışı biçimde yeniden hoyratça çiğnenebilir.
Bunu yapacak olan, bu gerilimdeki iki taraf da olmayabilir.
Ama onların üstüne kalabilir.
Ve bu tam da onun mağduru olacak tarafların, kullandıkları dille bunu yapmış olabileceklerine dair kanaati pekiştirmeleri sayesinde mümkün olabilir.
Onlar, belki açıkça yazıp çizdikleriyle değil, ama neler yapabileceklerini hissettirerek ve “bizim bir ilgimiz yok” diyecekleri kadar kötü imajı olan unsurlarla, tivitır fedaileriyle aralarına mesafe koymayarak, yani bizzat kendi elleriyle bu amaca hizmet edebilirler.
Ama üzücü olan bu dar görüşlülük değil sadece.
Ne pahasına olursa olsun kazanmanın kaybetmek anlamına geleceğinden söz ediyorum.
***
“Kolik keçi sürüsünü çok ister” derler bizim Egin’de.
Yani bir kötülükle malul olanlar, bir kabahati olanlar, başkalarının da kendileri gibi olmasını ister.
Bu süreçte, makul ve seviyeli bir tartışma yürütenler belli oldu. Ama muhalifi göründüğü düzenin bütün ahlakını içselleştirmiş, canavarlaşmış olanların varlığı da ortaya çıktı.
Bugünlerde kötülüğün plazasından manzarayı seyreden ve “yiyin birbirinizi” diyen eski rejimin gazetecileri, çok muhtemeldir ki, sadece siyasi muhaliflerinin birbirleriyle kavgasından dolayı mutluluk duymuyorlar.
Onlara bakınca, kendilerine yönelik en güçlü eleştirinin eriyişini görüp kendilerini daha iyi hissediyorlar.
Acı değil mi?