Ekrem İmamoğlu çıktığı her yayında yalanlarında eski yalanları tekrar ettiği gibi üstüne mutlaka yeni bir yalan daha koyuyor. CHP'nin kampanyasında yalana stratejik bir rol biçilmiş çünkü. nedeni şu; düzeltme yalan kadar tesirli olmuyor ve yalanın yayılma hızını yakalayamıyor. Yani her şekilde yalancının galip geleceği varsayımı üzerine inşa edilmiş bir strateji ile karşı karşıyayız.
Peki ne yapacağız? Yalanları ortaya dökmekten imtina mı edeceğiz? Bu stratejiyle mücadele imkansız, deyip asılsız iddialara yalan demekten vaz mı geçeceğiz?
Stratejisine çok güvenenler, ördükleri yalan duvarının altında kalacaklar buna şüphe yok. Çünkü bu hakkı incitmektir. Yalan üzerine inşa edilen hiçbir bina ayakta kalamaz. Buna inanmazsak itikadımızda bir sorun vardır. O halde yalana karşı gerçekleri söylemeye devam edeceğiz.
***
Bolca haberi yapıldı, kronolojik olarak da bulmak mümkün... Tüm yalanları yayınlayamasak da biz de bir seçki bırakalım buraya: Hizmet araçlarını makam aracı olarak göstererek İBB'de makam aracı israfı olduğunu söyledi. Odamdaki Atatürk portresini kaldırdılar dedi, oysa kendisi taşıtmıştı. Bana çay getirdiği için çalışanı sürdüler dedi, aslında söz konusu kişi kendisinin Beylikdüzü'nden çalışanıydı. Antrikot, musakka hikayesi tiyatro çıktı. Bütün oyların yeniden sayımına itiraz etmedik dedi. Sayımı durdurabilmek için mesai bitmiş olmasına rağmen hakimleri İl Seçim Bürosu'na getirttikleri ortaya çıktı. Google'a Ekrem İmamoğlu yazınca AK Parti reklamı çıkıyor bile dedi. CNN Türk’te katıldığı programda çekim yapan kameramanların işten atıldığını iddia etti. Kanal “Kameramanlar görevlerinin başında” açıklaması yaptı. İBB AK Parti Grup Başkanvekili Tevfik Göksu’nun “CHP’nin adayı nereli? Trabzonlu. Anladınız siz onu” dediğini iddia etti. Oysa Göksu’nun “Anladınız siz onu” diye bir cümlesi yoktu. Ordu valisine it dediğini ısrarla inkar etti ve basitlik dedim yalanına sarıldı.
***
Gelelim adayların karşı karşıya geldiği canlı yayına... CHP adayı evvela, Binali Yıldırım'ın soruları görüşmek istediği yalanını ortaya attı. Oysa böyle bir şey olmamıştı. Program sırasında ise daha önce Sayıştay tarafından yalanlanmış olan iddiaları yeniden gündeme getirerek 753 milyon TL'lik usulsüz işlem yapılmış dedi. Gerçekte ise sadece 108 bin liralık bir kamu zararı tespiti vardı ki o da mahkemedeydi. Sadece İBB'yi değil Sayıştay'ı da töhmet altında bırakan bu yalanlar üzerine Sayıştay iddiaların gerçeği yansıtmadığı ve maksatlı olduğu açıklamasını yaptı.
***
Turpun büyüğü ise dün ortaya çıktı. Binali Yıldırım'a "Soruları görüşmek istedi" iftirası atan İmamoğlu'nun meğer kendisi programdan önce yaklaşık bir saat Küçükkaya ile soruları konuşmuş. Küçükkaya'nın programı açarken sorduğu "31 Mart'ta seçim yapmıştık, şimdi neden bir daha seçim yapıyoruz" sorusu CHP adayının siparişiymiş. Bu skandal patlayınca "Binali beyi de aradık" demeye başladılar. Oysa Binali beyle böyle bir temas olmamış. Danışmanıyla yapılmış kısa bir telefon görüşesi var sadece. O da İmamoğlu ile yapılan gizli otel odası görüşmesi ortaya çıkınca durumu kurtarmak için bir malzeme olsun kabilinden.
***
Ekrem İmamoğlu'nun şu yaptıklarını AK Parti adayı yapmış olsa nasıl bir gündem olurdu siz düşünün? Yabancı basında çıkacak haberleri tahayyül edin. Şimdi ise koca koca profesörler ortadaki yalan rüzgarını eleştireceğine, "AK Parti seçimi kazanma stratejisi olarak bunlara mı sardı?" diyor. Unvan bir şey ifade etmiyor lakin böylelerini yetiştirmek için bu milletin harcadığı emeğe, paraya gerçekten yazık.